Farsçada tarî (تاری) kelimesi “karanlık” anlamına gelir. Genellikle zulmet, zıyaa karşıtlığı bağlamında kullanılır. Fiziksel olarak ışığın olmadığı, gözle görmenin zorlaştığı durumları anlatırken; mecazen de bilinmezlik, üzüntü, yalnızlık veya zihinsel bulanıklık gibi ruh hâllerini ifade eder. Örneğin klasik Fars edebiyatında “tarîkî” kelimesiyle birlikte, geceyi anlatırken aşkın veya kaderin belirsizliğine de göndermeler yapılır. Bu anlamıyla tarî, yalnızca ışığın yokluğu değil, anlamın ve yönün kaybı olarak da okunabilir. Hafız, Sadi ve Mevlana gibi klasik şairler, bu kelimeyi içsel yolculuklara dair temsillerde sıkça kullanmıştır. Bu yönüyle, tarî kelimesi edebî bağlamda yoğun sembolik bir değer taşır.
Budist gelenekte karşımıza çıkan Tārā, Sanskritçe kökenli bir isimdir ve yukarıdaki Farsça tarî kelimesiyle sadece ses benzerliği taşır; köken ve anlam açısından ayrı bir yerde durur. Tārā, özellikle Mahāyāna ve Vajrayāna Budizmi’nde, merhameti ve kurtarıcılığı simgeleyen dişi bir Boddhisattva’dır. Adı “geçiren”, “kurtaran” anlamına gelir; bu yönüyle ruhsal yolculukta engelleri aşanlara rehberlik ettiği düşünülür. En bilinen formları Yeşil Tārā (aktif şefkat) ve Beyaz Tārā’dır (uzun ömür ve huzur). Tibet geleneğinde Tārā, korkuları yatıştıran, karanlık düşünceleri dağıtan bir güç olarak kabul edilir. Yani burada “karanlık”la ilişkili olan şey, Tārā’nın ortadan kaldırdığı bir durumdur. Bu, Farsçadaki “karanlık” anlamıyla dolaylı bir bağ kurar: biri karanlığın adı, diğeri karanlığın ilacıdır.
Tarî kelimesi Farsçada somut ve mecazî anlamda karanlığı temsil ederken, Budist metinlerde benzer ses yapısına sahip Tārā adı, aydınlığa götüren bir figürdür. Her iki anlamda da kelime, insan deneyiminde karanlıkla aydınlığın, belirsizlikle rehberliğin karşılaşma noktasında yer alır. Bu yönüyle tarî sözcüğü, yalnızca kelime anlamı değil, taşıdığı sembollerle de kültürlerarası bir yorum alanı sunar.
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...