Havar, özellikle eski Türkçede ve halk arasında kullanılan bir kelime olup, "imdat", "yardım", "çığlık" gibi anlamlara gelir. Kişinin zor durumda kaldığında yardım istemek için yükselttiği ses, yani feryat da havar olarak tanımlanır. Günümüzde ağırlıklı olarak edebi eserlerde, halk hikayelerinde veya ağıt türlerinde karşımıza çıkar.
Türk Dil Kurumu'na (TDK) göre havar, "yardım çağrısı, imdat isteme haykırışı" anlamına gelir. Aynı zamanda birine seslenirken veya bir acı karşısında duyulan güçlü duygusal tepkinin ifadesi olarak da kullanıldığı belirtilir.
Havar kelimesi genellikle duygusal yoğunluğu yüksek durumlarda, bir acı, korku ya da tehlike anında kullanılan bir haykırış ifadesidir. Tek başına bir ünlem olarak kullanılabileceği gibi, bir cümlenin içinde de yer alabilir. Dilimize halk anlatılarından geçmiş olduğu için, özellikle ağıtlar, destanlar ve eski hikâyelerde havar kelimesine rastlamak mümkündür.
Havar kelimesi günlük dilde çok sık geçmese de edebi anlatımlarda güçlü bir etki yaratır. Örneğin bir hikâyede "Kadıncağız, oğlunun acısıyla dağlara taşlara havar çekti." ifadesi kullanılarak büyük bir acı dile getirilir. Bir başka örnek cümlede ise "Yangın büyüyünce köy halkı havar edip birbirine koştu." gibi bir anlatımla panik ve yardım çağrısı vurgulanabilir. Ayrıca ağıtlarda "Havar sana, yaralı gönlüm!" gibi dizelerde sevilen bir kişinin ardından yakılan ağıt duygusunu yansıtmak için havar sözcüğüne yer verilir.
Havar, Türkçe'nin duygusal derinliği yüksek kelimelerinden biridir. İmdat çağrısı, yardım haykırışı ve acıların ifadesi gibi anlamlar taşıyan bu kelime, özellikle eski anlatılarda, edebi eserlerde ve halk ağıtlarında ruhsal yoğunluğu artıran güçlü bir araç olarak kullanılır. Günümüzde ise nostaljik bir tını taşıyan, ama duyguların saf halini en etkili biçimde yansıtan bir sözcük olarak yaşamaya devam etmektedir.
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...