Kendisine verilen hediye paketini açtı, çerçeveli bir fotoğraf gördü. Heyecanlandı. Eliyle tutup havaya kaldırdı ve salonda kendisini izleyen kalabalığa seslendi:
-Bakın bu benim çocukluğum!
Çocukluğunu elinde tuttuğuna bakmayın!
O her zaman çocukluğunun elinden tutan bir yazar olmuştu!
Yazar Erol Büyükmeriç, yazarlık serüvenin 30. Yılını dostlarıyla birlikte kutladı. Yazın hayatının çok büyük bölümünden bu yana dostluğumuz arkadaşlığımız sürüyor.
Büyükmeriç’in ilk romanı olan
Son İki çocuğu” hatırlıyorum da, zaman ne kadar hızlı geçmiş…
Bozbıdık, Midas’ın serçe parmağı, Yergök, Nasrettin hoca, Eski bisiklet…
Sonrasını artık hatırlayamıyordum…
Erol Büyükmeriç, hiç durmadan üretti! Tüm bu üretim safhalarında heyecanını coşkusunu hiç elden bırakmadı.
Bir şeyler üretmek isteyen herkese yardımcı olmaya çalıştı! Kimi zaman zorladı. En zor şartlar altında bile yazmaya, anlatmaya devam etti…
Büyükmeriç’inhikayesi yazar olmak isteyen çocuklara, gençlere en iyi ilham kaynağı…
Öğrencileri vardı, öğretmenlikten mühendislikten arkadaşları vardı.
Edebiyatçılar, dostlar ve ailesi tam kadroydu…
Afyonkarahisar, Antalya, İzmir, Konya, Mersin, Adana ve İstanbul gibi Türkiye’nin dört bir yanından insanlar vefa duygularını sunmak için gelmişlerdi.
Büyükmeriç’e ne mutlu!
NOT: Erol Büyükmeriç’e çocukluk fotoğrafını kuzeni İlknur Aktunç, verdi.
ABİ SANA YARAMIYOR İŞTE KABUL ET!
Erol Büyükmeriç, gençlik yıllarında Tekeciler köyünde öğretmenlik yaptı. Köylülerle bağını hiç koparmadı. Aradan yıllar geçti.
Köylülerin de isteğiyle uzunca bir süreTekeciler’de yaşadı. Belki de en güzel eserlerini o köyde yazdı. Bende sık sık ziyaretine giderdim. Doğası, insanı harika bir köy…
Büyükmeriç’in katkılarıyla da son 5 yıldır köyde çocuk şenliği yapılıyor…
Tekeciler, Alpagut anayolunun biraz yukarısında yer alıyor. Yıllar önce, Büyükmeriç’in yazar arkadaşı Zeynep Aliye bir etkinlik için Eskişehir’e gelecektir.
Büyükmeriç:
-Mutlaka bu etkinlikte yer almalıyım, diyerek yola çıkıyor.
Köyden anayola kadar yürüyecek, sonra gelen bir araca binecektir. Hava soğuk ve oldukça da karlıydı sanırım. Köy yolundan aşağıya doğru inmeye başlıyor.
O sırada ayağı kayıyor ve kestirmeden doğru anayola iniyor…
Vücudunun çeşitli yerlerinde kırıklar…
Hiç unutmam! Hastaneyi ziyaretine gittiğimde kırılmış dökülmüş bir insan değil, hayata yeniden adım atmak için heyecanlanan biri vardı. Aradan biraz zaman geçtikten sonra Zeynep Aliye, bir kez daha Eskişehir’deki bir etkinliğe katılmak üzere geliyor. Erol Büyükmeriç, bu kez Tekeciler köyünden temkinli adımlarla aşağıya ana yola iniyor.
Bir minibüse biniyor. Bu kez minibüs şarampole yuvarlanıyor. Yaralılar var ambulans bekleniyor. Erol Büyükmeriç, arabadan çıkıyor, yoldan geçen bir aracı durduruyor ve doğru Zeynep Aliye’nin yanına gidiyor. Durumu anlatınca bu kez Aliye kendisini hastaneye götürüyor.
İlk müdahalenin ardından, her tarafı sarıp sarmalanıyor ve adeta mumyaya dönüyor…
Ziyaretine gittiğimizde biz nasihat ettik:
-Abi, Zeynep Aliye sana yaramıyor işte, bunu kabul et!
Son etkinlikte Zeynep Aliye onur konuğuydu
, etkinliklerin “kırık çıkık” olmadan sonuçlanması sevindirici!
NOT: Serap Deliorman’ın yaptığı Zeynep Aliye tablosunu, Büyükmeriç, Zeynep Aliye’ye armağan etti!
KALP YARASINA TÜTÜN BASILIR!
Sanata ve sanatçıya destek veren iş adamlarımızdan birisi de Eskişehir Ticaret Borsası Başkanı Ömer Zeydan…
Etkinliğe katıldı. Akşam da birlikte sohbet ettik…
Söz döndü dolaştı bir ara sağlığımıza geldi.
Ömer Zeydan, kısa süre önce kalbinden bir rahatsızlık geçirdi ve tedavi ile sağlığına kavuştu. Erol Büyükmeriç’te, kalbinden bir operasyon geçirdi…
Ömer Zeydan, Büyükmeriç’e şu soruyu yöneltti:
-Operasyon bitince ilk ne yaptın?
Büyükmeriç’in yanıtı:
-Tabi ki sigara yaktım…
Bu kez Büyükmeriç, soruyor:
-Peki senin ameliyat bitince ne yaptın?
Ömer Zeydan’ın yanıtı farklı değil:
-Ben de sigara yaktım. Ama benimki doktor kontrolünde!
-Nasıl?
-Doktorum, talimat vermiş “Ameliyattan çıkınca, sağda solda dolanır şimdi. Sigarasını verin, strese girmesin!” demiş.
Tiryakilik zor iş!
Kalp yarasına da tütün basılır!