Anadolu’nun bereketli toprağında, her yıl Mayıs’ın altısı geldiğinde bir başka heyecan kaplar…
Hıdırellez’dir adı; hem geçmişin mirası, hem geleceğe umut taşıyan bir köprüdür.
Hıdırellez, kimine göre duaların kabul, niyetlerin açık olduğu bir zaman eşiği...
Ama ne olursa olsun, o gece yakılan ateşlerin, tutulan dileklerin, gül dallarına asılan kağıtların ortak bir dili vardır: Umut.
Kimi evinin, barkının, sağlığının devamını diler; kimi aşkı, kimi işi… Kimi koca bir memlekete barış, huzur, bolluk ister.
Bir gelenekten fazlasıdır Hıdırellez; o gece yakılan ateşin üzerinden atlamak, sadece bir ritüel değil, yılın tüm ağırlığını, kederini geride bırakma çabasıdır.
Eskiyi bırakma günüdür aslında…
Eskiden mahalle aralarında davul zurna çalınır, komşular birbirine en güzel çöreklerini ikram ederdi.
Şimdi o samimiyet biraz eksilmiş olabilir ama Hıdırellez hâlâ içimizde bir kıvılcım yakar.
Bize kim olduğumuzu, nereden geldiğimizi ve neye inanmak istediğimizi hatırlatır.
Bu yıl da ne dileğiniz varsa, gönülden isteyin…
Ateşin üzerinden atlarken yalnız korkularınızı değil, umutsuzluklarınızı da bırakın ardınızda.
Belki de asıl mucize, dileğin gerçekleşmesinde değil, onu dileme cesaretindedir.
Hıdırellez kutlu, gönlünüz bereketli olsun.