Başkan Ahmet Ataç, Tepebaşı’na çağdaş sanat müzesi kazandırma hayalini paylaşırken, pişmiş toprak eserlerin gördüğü ilgiden memnuniyet duyduğunu dile getirdi.
Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç, gazeteciler Tarkan Demir, Sümeyra Balcı Dizman, Seren Çatalçam ve Mehmet Tolga Tunç ile Tepebaşı Belediyesi tarafından hayata geçirilen Gökkuşağı Kafe’de bir araya geldi. Gazeteci Mehmet Tolga Tunç'un, "1999’da Tepebaşı’nda çağdaş bir ilçe oluşturmak amacıyla yola çıktığınızı ve hem altyapı eksiklerini giderip hem de sanat alanındaki noksanlığı kapatmayı hedeflediğinizi belirtmiştiniz. Bu doğrultuda yıllar içinde biriken eserlerle Tepebaşı’na kalıcı bir Çağdaş Sanatlar Müzesi kazandırmayı düşünüyor musunuz? sorusu üzerine şu şekilde konuştu;
ÖNÜMÜZDEKİ YILLARDA KAZANDIRACAĞIZ
Tepebaşı’nda yapmış olduğu eserleri bir araya getirerek Çağdaş Sanatlar Müzesi yapma hayali olduğunu dile getiren Ataç, “Önümüzdeki yıllarda Tepebaşı’na kalıcı bir çağdaş sanat müzesi kazandırmamız lazım. Yıllardır bu doğrultuda biriktirdiğimiz çok sayıda eserimiz var. Bunları şu anda şehrin yeşil alanlarına, özellikle Pişmiş Toprak Sempozyumu’ndan çıkan işleri, çeşitli yerlere yerleştiriyoruz. Zaman içinde sanat eserlerimize hatta diktiğimiz fidanlara dahi zarar verenler oldu ama zamanla bakış açıları değişiyor. Çünkü sanat gerçekten iyileştirici bir şey. Dünyada her şeyin bir sonu olur. Bilim, meslekler, teknoloji, tıp ama tek sonlanmayacak şey, düşünce ve bu da sanatın bir parçası. Yeni bir bina için hem bütçeye hem de zamana ihtiyaç var. Bu yüzden net bir tarih vermek istemem. Ama bu benim hayalim” açıklamasında bulundu.
PİŞMİŞ TOPRAK BEĞENİ TOPLUYOR
Pişmiş toprakla yapılan eserlere ilginin yüksek olduğunu belirten Ataç, sözlerini şöyle noktaladı: “Bizim belediye binamız da oldukça beğeni topluyor. Şimdi insanlar belediyeye geliyor, içeriyi geziyor, sonra bana diyorlar ki: ‘Sen git başka yere belediye binası bul, burayı sanat galerisi yap’ Gerçekten çok güzel bir şey bu. Mesela İstanbul’dan galerici hanımlar geliyorlar, burayı geziyorlar, hayran kalıyorlar. ‘Kim yaptı, nasıl yaptınız?’ diyorlar. Fiyat soruyorlar ama tabii ki satılık olmadığını söylüyorum. İstiyorsanız İstanbul’a getireyim, orada da sergileyelim diyorum. Çünkü bu eserler dünyada yaşayan örnekler. Etnografya müzelerine gittiğinizde göreceğiniz her şey — o eski kaptan makyaj malzemelerine, takılara kadar — pişmiş toprak. Çünkü seramik daha icat edilmemişti. Her şey doğaldı. Bizim heykeller de o doğallığı taşıyor. Üzerlerinde cila falan olmadığı için parlamıyorlar ama çok sade, çok estetik bir görüntüleri var.”
Kaynak : HABER MERKEZİ