Eskişehir "yazın tozuyla kışın çamuruyla" şöhret olmuştu!

ABONE OL:google news abone ol butonu
Videoyu Aç Eskişehir "yazın tozuyla kışın çamuruyla" şöhret olmuştu!
A
a

Demokrat Parti Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt, ES TV’de yayınlanan Açıkça programının konuğu odu. Enginyurt, gazeteciler Ali Baş ve Meltem Karakaş Kaya’nın sorularını yanıtladı

Sütiş Eskişehir
Demokrat Parti Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt, ES TV’de yayınlanan Açıkça programının konuğu odu. Enginyurt, gazeteciler Ali Baş ve Meltem Karakaş Kaya’nın sorularını yanıtladı.
Eskişehir’in değişimini değerlendiren Enginyurt, “1985 yılında Eskişehir iline Anadolu Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi İktisadi Bilimler öğrencisi olarak geldik. Hakikatten Eskişehir o zaman yazın tozuyla kışın çamuruyla diye şöhret bulmuştu. Yazın okula çoğu zaman yürüyerek giderdik. Bu yürüyerek gitmemizin nedeni varlıktan değil darlıktandı, yokluktandı. Yazın o sıcak tozu çekerdik. Kışın da çamur çorak derdik. Ama yıllar sonra Yılmaz Büyükerşen’i bir kere daha tebrik ediyorum. Hakikatten tıpkı bir Avrupa şehri olmuş Eskişehir. Her yönüyle çok mükemmel bir şehir haline gelmiş. Böylesi bir Eskişehir de Eskişehirlilere yakışır. Biz Eskişehir’de 4 yılı aşkın bir zaman burada ikamet ettik. Burada güzel dostlarımız, ağabeylerimiz oldu.  Güzel hatırlarımız oldu. Cuma günü ve bugün bu hatıraları bir nebze olsun tazelemiş olduk. Hamamyolu’na tekrar gittik. Yıllar önce 4 çeyrek ekmek yediğimiz nohudu bir çeyrek ekmekle tekrar yeme imkanı bulduk. Bizim için bir farklılık oldu. Nostaljik yapmış olduk” dedi.

ESNAF PERİŞAN
“Bu gezilerimizde Türkiye’nin her yerinde olduğu gibi esnaf Eskişehir’de de çok kötü” diyen Enginyurt, “Eskişehir özellikle öğrenci kenti olması sebebiyle ve Türkiye’nin de en fazla öğrenci barındıran illerinden olması hasebiyle esnafının neredeyse tamamına yakını öğrenci sirkülasyonu ile ekonomik girdi sağlayan bir şehir. Okulların kapalı olması hayatın bir nevi durmuş olmasıyla birlikte pandemi kurallarının da çok yüksek düzeyde uygulanması sebebiyle Eskişehir esnafı hakikatten Türkiye’nin diğer illerinde olduğu gibi siftah etmeden dükkanını kapattığını gördük. Vergisini, SGK’sını ödeyemediğinden şikayet ettiğini gördük. Kahveci esnafına gittiğimizde gördük ki 13 aydır evlerine ekmek götüremez hale geldiler. Şoför esnafı özellikle kamyoncular çok kötü durumda. Çünkü kamyoncularla ilgili yapılan çalışmalar, kamyoncuları hayatından bezdirmiş durumda. Örneğin 9 saat yolculuk yapacaksın 45 dakika duracaksın diye sistem getirmişler. Ama bu mümkün değil. Türkiye otobanlarının hiçbirinde durabilecekleri bir yer yok. Ama dur diyorlar. Bu insanlar 12 saate çıkarılmasını istiyorlar. Servis esnafının ne kadar kötü durumda olduğunu çünkü okular kapalı olduğu için 1 yıldır araçlarının kredilerini ödeyemiyorlar. Devlet yardım etmiyor. Dolmuş esnafı yine pandemi kuralları neticesinde onlar da kredi araçlarını yenilemişler. Bırak krediyi ödemeyi evine ekmek götüremiyorlar. Öğrenci şehri olması nedeniyle restoranlar, kafeler tamamen iflas eti durumda. Dolayısıyla ziyaretlerimiz neticesinde gördük ki esnaf perişan. Ziraat odalarına gittik çiftçi perişan. Şimdi hükümetimiz son günlerde elde kaldığını söylediği patates ve soğanı alarak bunu ihtiyaç sahibi ailelere dağıtarak büyük bir lütufta bulunuyor bize. Ama şunu sorgulamıyor ya da sorgulamamızı istemiyor gibi. İki yıl önce terörist ilan ettiği patates ve soğan üreticisine bugün elindeki ürününü 30 kuruşa alarak birilerine dağıtıyorum diyerek mi hizmet etmiş oldu. Bunun maliyeti 1 lira 40 kuruş. Dolayısıyla çiftçinin perişan olduğunu gördük. Son yıllarda Türkiye öyle bir hale gelmiş ki mercimeği İspanya’dan almaya başlamışız, nohudu Kanada’dan getiriyoruz. Kendi çiftçisine destek vermeyen kendi çiftçisini süspansiye etmeyen bir devlet ithalata verdiği parayla hem ihracat açığının artmasına sebep oluyor hem de Türkiye’deki çiftçinin yok olmasına neden oluyor. Patates soğan elde kaldı. Güya devlet bizi kurtartıyor. Neden elde kaldı? İthalatın önünü açarsan haliyle patates soğan da elde kalır mercimek de elde kalır. Siz ithalata verdiğiniz parayı çiftçinize verseniz nasıl vereceksiniz? Örneğin mazotta KDV’yi sıfırlayabiliriz. Nasıl olacakmış? Bol keseden atıyormuşuz. Neden yat sahiplerine KDV’siz mazot veriyoruz da çiftçiye gelince mi veremiyoruz? Gıdada KDV’yi yüzde 1’e indirebiliriz indirirsek maliyetler düşer, üretim artar. Dengeli bir üretici ve tüketici uyumu sağlanır. Nasıl düşecekmiş? Devlet nasıl vergi düşürebilirmiş? KDV almadan olur muymuş? Niye? Tüpçünün KDV’sini düşürüyorsun da bu milletin yiyeceğinden neden düşürmüyorsun? Bu geziler sırasında gördük ki çiftçi perişan, esnaf perişan, sokakta insanlar perişan. Herkes mağdur. Koronavirüs kapsamında mücadele ediyorlar. Muhtemelen bugün kapanma gelecek veya bir sürü kural gelecek. 50 milyon aşı gelecek dediler. Hepimiz aşılanacak kurtulacaktık. Şu ana kadar aşılanan insan sayısı 10 milyon. Kimi aşıladılar. 60 yaş üzerini. Kardeşim zaten 60 ya üzerini dışarıya çıkarmıyorsunuz ki. Onlar aşılayana kadar dışarıdaki bekçiyi, polisi, taksiciyi, dolmuşçuyu, gazeteciyi, benzin istasyonunda çalışanları, öğretmeni, ihtiyaç halinde sokakta getir götür yapan kuryeyi aşılatsanız ya. Halkla bire bir muhatap olan zabıtayı aşılasanız ya. Çöpçüyü aşılasanız ya. Maalesef hükümet bu anlamda da düzgün bir iş yapmayarak toplumun büyük bir kesiminde korku yarattı. Herkes panik halinde. Önceden çocuklardan geçmiyordu. Şimdi çocuklardan ailelere geçiyor. Okullar kapansın diyoruz. Lise son sınıflarda yüz yüze sınav yapılmasın diyoruz. Milli Eğitim Bakanımız var. Müthiş bir yıl geçirdik diye açıklama yapmış. Müthiş bir Milli Eğitim yılıydı bu sene diyor. Ziya abi kafa mı buluyorsun bizimle. Okul mu açıktı ki. Bu şeye benziyor bu öğrenciler öğretmenler olmasa ben milli eğitimi çok iyi yönetirim diyen bakanlar vardı. Ziya Selçuk da ona özendi galiba. Bu yıl milli eğitim yılı çok güzel geçti diyor. Nasıl güzel geçti abi? Okul açılmadı, öğrenci çalışmadı. İnternette eğitim yapacağız dediniz Günyüzü ilçesinde Sivrihisar’da internet yoktu ki. Bırakın onu Eskişehir merkezde birçok yerde internet yok. Birçok yerde çekmiyor. Ama Milli Eğitim Bakanı çok güzel bir yıl geçirdik diyor. Dolayısıyla her anlamda edindiğimiz intiba vatandaş çok dertli. Mesela sokakta geziyoruz. Vatandaşın biri esnaf, ticaret yapıyor. Diyor ki sağlık müdürlüğünden 2019’da verdiğimiz eşyaların, sattığımız işlerin parasını alamadık. 2019’da satmış. Televizyon vermiş, bulaşık makinesi satmışlar. Medikal ürün vermişler düşünün. Dolar ile alıyorlar. Türk lirasıyla satıyorlar. Bir de KDV’sini ödettiriyorlar. Ama 1 yıldır parasını ödememişler. Sağlık müdürlüğüne sorduklarında para yok, sonra bakarız. Neye bakıyorsun? İflas etti adam. Sana bu ürünü veren esnaf iflas etti. İflas ettiğini söylüyor esnaf bize. Ben 2 gün boyunca Eskişehir’de gördüğüm, Eskişehir ekonomisi ve Eskişehir halkı hakikaten çok perişan durumda. Sokakta birçok insan bizi kurtarın artık demeye başladı. Adalet ve kalkınma Partisi’nin yöneticilerine tavsiyem şu: sokağa insinler. Eskişehir milletvekilleri sokağa insinler. Nabi Avcı, Emine Günay ve Harun Karacan, eğer çok iyi yönettiklerini düşünüyorlarsa Hamamyolu’na gelsinler birlikte gezelim” ifadelerini kullandı.

KORONAYI YÖNETME DEMEK ESNAFLA UĞRAŞMAK DEĞİL
Tam kapanma ile ilgili konuşan Enginyurt, “Ben tam kapanmayı hiçbir zaman istemedim. Hele bu saatten sonra tam kapanma zaten iflas bayrağını çekmiş esnafın intihar etmesi demek olacaktır. Ben merak ediyorum. Ben keşke imkan olsa da bilim kurulu üyeleriyle tartışabilsek. Gelseler de yüz yüze konuşsak. Bu korona nalburiye dükkanından ı geçti? Bu korona restorandan mı geçti? Kafeden mi geçti? Korona cumartesi Pazar insanları eve kapattık. Eve kapananlar haydi komşular bir araya gelelim, ızgara yapalım, çorba yapalı, çay yapalım, kahve yapalım. Herkes bir arada. Yıllarca Ordu’ya gelmeyen kardeşler, korona vesilesiyle haydi kış da geldi, gidelim Ordu’ya demişler. 4 kardeş birden girmiş 3’er çocuk birer de hanım. Bir eve girmişler. Çullama yapıp ayranla içmişler. Tamamı koronadan karantina altına alınmış. Köyde restoran mı var lokanta mı var? Köyde berber mi var da bu insanlar korona oldu. Demek ki koronayı yönetirken bile yanlış yönetiyorlar. Koronavirüsü yönetmek demek esnafla uğraşmak demek değildir. Esnafın ekmeğiyle uğraşmak demek değildir. Esnafa dersiniz ki yüzde 50 kapasiteyle 4 masa yerine 2 masa dersin maskesiz kimse girmeyecek dersin zaten kapıda HES kodunu alıyorsun. Zaten ateşi ölçüyorsun. Ama ısrarla birileri Türkiye’de sanki korona esnaftan bulaşıyor. Saat 19.00’a kadar lokantalar açık, işyerleri açık, 19.00’da kapattık. Niye koronavirüs tedbirleri kapsamında. Bu korona ne şerefsiz bir şey ya. Saat 19.00’a kadar uyuyor, mesai yapıyor da 19.00’dan sonra mı iş başı yapıyor. Gündüz işbaşı yapmıyor mu? Cumartesi Pazar kapattık, haftanın 5 günü açığız. Sokaktayız ama cumartesi Pazar evlere kapattık. Kim evine kapanıyor. Eskişehir’de kim evine kapanıyor. Herkesin bahçeleri, köyü var. Arabaya binen Cuma akşamından ailecek kalkıp köye gidiyor. Bu cumartesi Pazar korona çalışmıyor mu? Böyle bir anlayışla koronayla mücadele edilemez. Sporculara aşı yapıyorsun, Allah sağlık sıhhat versin. Onların da ihtiyacı var muhakkak da yav futbolcu altı üstü sahada 22 kişi. Polis ekipleri her gün sahada yüzlerce kişiye kimlik soruyor. Trafik polisi her gün 100 araba durduruyor. Zabıta, çöpçü, kurye, postacı her gün sokakta. Bankadaki göreli her gün para alıp veriyor. Dolayısıyla tedbir olarak kapatmak değildir çözüm. Maske mesafe temizliğe dikkat etmekse çözüm hakikatten de çözüm budur. Ama önce samimi olacaksınız. Kendi kongrelerinizi yapana kadar hiçbir şey yok. Demin berberde tıraş olacağım. Tıraş olmaya giderken de maskeyi indirdim. Benim maskeli olmamın da bir anlamı yok. Antikor olarak 250 şu an benim. 14 g ağır hasta yatınca ölümden döndük, Allah kimseyi düşürmesin. Ağır bir korona geçirdim. Antikor da 250. Aşı bile yapmıyorlar bana. İki tane bekçi koşarak peşimden geldi hemen. Beyefendi maskeyi tak diye. Eee AK parti kongresine neden koşmadı. Niye kongrelere koşmuyorsun? Lebalep kongre yaparken problem yok ama dönüp vatandaşa bir maskeyi takmadı diye 3 bekçi birden peşinde koşuyor. Böyle korona kapsamında tedbir olmaz. Dolayısıyla kapatma asla olmamalı. Tedbir maske ve temizlik devam etmeli. Ama en önemlisi aşılamayı bir an önce bitirmeliyiz. Ülkeyi öyle bir hale getirdiler ki iş yok, aş yok bir de buna aşı yok oldu” diye konuştu.

MİLLET İKTİDARA GÜVENMİYOR
“Esnafın durumu nasıl düzelir?” sorusunu yanıtlayan Enginyurt, “Bu esnafın durumunun düzelmesinin en acil yolu şudur: Faizler derhal silinmelidir. 6 ay ertelendi diye övünülen kredi ertelemesi 1 yıla çıkartılmalıdır. Hemen sicil affı çıkmalıdır. Kredi veriyoruz herkese diyorlar ama Ali Baş’ın 20 yıl önce bir kredi gecikmesi var. Senin sicilin bozuk diye arşivde gözüküyorsun diye vermiyorlar. Derhal sicil affı çıkarılmalı. Vergi, SGK yapılandırılmaları hiçbir işe yaramadı. Zaten işe yarayacak şekilde çıkartılmadı. Yapılandırmalar faizsiz bir şekilde çıkmalı, vatandaşa bunu ödeyecek imkan tanınmalı. Vatandaşın kira borcu dediler. Vergi SGK borcu olanlara kira yardımı yapmadılar. Herhangi bir destek de vermediler. Cirosu kadar yardım yapacağız dediler. O da gerçekleşmedi. Yani şimdi hep anlatıyorlar ya biz çok büyük yardımlar yaptık. Türkiye gayri safi milli hasılasının yüzde 3’ünü yardım yapmış. Ama dünya ülkeleri yüzde 30-40-50 yapan var. Yani Almanya’da bir taksi şoförüne aylık 9 bin Euro yardım yapılmış. Bir düğün salonuna 60 bin Euro yardım yapılmış. Türkiye’de düğün salonu sahiplerinin önünden geçilmemiş. Düğün salonu sahiplerinin tamamı batmış. Servis esnafına 2 bin lira verin dedik aylık. Bir kuruş yardım yapılmamış. Dolayısıyla bu işin acil çözümü kredilerin faizleri silinmeli, krediler 1 yıl ertelenmeli. Mesela çek mağduru olan 300 bine yakın insan var. Hapse girecek ve girmeye başlayanlar var. Bu insanlara dediler ki siz çeklerinizin karşılığını yüzde 10 yatırın kalanını da 9 ayda ödeyin. Ya bir yıldır pandemiden dolayı her yer kapalı. Nasıl ödeyecek? Nasıl kazanacaklar? Dolayısıyla çözüm basit ama maalesef çözümü zorlaştıran bir iktidar var. Milletin de iktidara artık güveni kalmadı. Ne dersek diyelim bundan sonra bu millet bu iktidardan bir şey beklemiyor. Yani düşünün patates soğan dağıtıyor gözünüze dizinize dursun şükretmiyorsunuz diye bir de bize kızıyorlar. Şükretmemizi bekliyorlar. Patates soğanı pişirecek tüp yok. Doğalgaz elektrik parasını ödeyemiyor ya. Dalga mı geçiyorsun sen bu milletle. Patates soğan dağıttım size. Bununla yetinin. Bize patates soğan dağıtırken senin uşaklar pudra şekeri içiyor, milyon dolarlık arabaların içinde. Danışmanından bilmem kimine varana kadar pudra şekeri içiyorlar. Çuvallarla Eurolar arabanın bagajında götürüyorlar. 5 tane maaş alıyorlar. Devlette çalışan 5 ayrı yerden yönetim kurulu maaşı alıyorlar. 85 milyar alıyor Metin Kilci diye bir vatandaş, 85 bin lira. Cumhurbaşkanı da 85 milyar alıyor. Ben cumhurbaşkanı olsam çağırın şu Metin’i ne ayak len bu derim. Benden fazla maaş alıyor derim ya. Ülkeyi yöneten cumhurbaşkanı 85 milyar alıyor, onun memuru danışmanı da 85 milyar alıyor. Ama öbür taraftan bin 600 lira emekli maaşı alan insanlar var. Bir de bakın çözüm ne diyorsunuz ya 166 lira ikramiyeye zam yaptılar. Emekli bu 166 lirayı ne yapacak? Emeklilere benim tavsiyem şu: Fitre olarak hükümete geri göndersinler. IBAN dağıtıyorlardı ya. Kızılay Başkanı da para istedi. Emekliler bu 166 lirayı Kızılay’a göndersinler. Nasıl olsa onlar dağıtacak yer buluyorlar. Milletiyle kafa bulan bir iktidar var. Bu iktidara artık millet güvenmiyor” dedi.

FIRLATACAK KASA KALMADI
Ekonomik gidişatın sandığı etkileyeceğini belirten Enginyurt, “Rahmetli Süleyman Demirel derdi ki boş tencere hükümet devirir. Biz de diyoruz ki boş tencere kalmadı. Değil hükümetin devrilmesi hükümette tsunami olur Allah izin verirse. Bu milletin cebinden parasını almayacaksın. Bu milletin cebiyle uğraşmayacaksın. Hükümet maalesef hükümet milletin cebini boş bir delik haline getirdi. Millet evine ekmek götüremiyor. Artık vatan devlet millet beka... Neyin bekası ya. Devletin milletin bekası için hükümeti destekleyelim. Ev bitmiş, gencecik çocuklar intihar ediyor. İşe giremediği için intihar eden üniversite mezunu, ODTÜ mezunu çocuklar var. 25 yaşında eşiyle beraber evladını ablasına emanet bırakıp intihar eden çocuklar var, aileler var. Sayın Cumhurbaşkanı diyor ki hey gidi günler hey. Eskiden daktilo fırlatıyorlardı o günler geride kaldı diyor. Doğru diyor. O yazarkasaydı daktilo sandı onu. Yazarkasa fırlatacak esnaf kalmadı ki. Yazarkasa atan adam elini kolunu sallayarak gezdi. Televizyona, gazeteye çıktı. O gün ülkede demokrasi vardı. Şimdi bırak yazarkasa atanı twit atanı hapse atıyorlar. Nereye konuluyorsun? Öyle bir baskı imparatorluğu kurdular ki. Birileri diyor konuşuyor da sen nasıl konuşuyorsun madem baskı varsa. Bana da yazıyorlar. Madem diyorlar baskı var, madem korkuyor insanlar sen nasıl konuşuyorsun? Doğru ama sizin yüreğiniz yetmez ki beni susturmaya. Annenizin babanızın yüreği yetmez beni susturmaya. Bizi ne hapisle susturabilirler ne dayakla susturabilirler ne öldürmekle susturabilirler. Ama alışkanlığa bak. Madem diyorlar diktatörlük var, madem baskı var bu televizyonlara çıkanlar nasıl konuşuyorlar. Aaa lütfetmişler bizi konuşmamıza. Hürmet etmişler bize de konuşuyorsun daha ne istiyorsun diyorlar. Ama öbür taraftan sadece Cumhurbaşkanına hakaretten 66 bin kişi mahkemede. Hapse girenler var yazdığı çizdiği için hapiste olan gazeteciler var. Yazdığı çizdiği için dayak yiyen gazeteciler var. 25 kişi birden dövüyor. 72 yaşında gazeteci bu ülkede çok rahat dayak yiyor. Dolayısıyla yazarkasa atıldığı dönemdeki gibi yüksek düzeyde demokrasi yok. Bunların eski Türkiye diyorlar ya. Eski Türkiye’ye kurban olsun bunlar kurban. Bunlar 2002 yılında iktidara geldiklerinde faiz yüzde 25 idi. 19 yıldır ülkeyi yönetiyorlar faiz yine yüzde 25 şu an. 19 yıl önce devraldıkları iktidarda asgari ücretle 14 çeyrek altın alınıyordu. Şimdi 19 yıl sonra kurdukları yeni Türkiye’de asgari ücretle 4 çeyrek altın alınıyor. Ama bunlara kalsa gözünüze dizinize dursun diyor. Marmaray yaptık, Avrasya yaptık, köprüleri görmüyor musunuz diyor. Görüyoruz köprüleri. Eskiden bir deli Dumrul vardı. Köprüden geçenden geçmeyenden 5 akçe alıyordu. Adamın Allah’ı varmış bunların yanında. Bunlar gitmediğimiz, görmediğimiz köprüden bizden para alıyor. Daha ben Kuzey Marmara otoyolunu görmedim, para veriyorum. Siz de görmediniz muhtemelen, Osmangazi’den geçmeyenler, Yavuz Sultan Selim’den, Avrasya’dan geçmeyen milyonlarca insan 80milyon insan var bu ülkede. Para ödüyoruz biz. Ama sorarsanız eski Türkiye’den kurtulduk, yeni Türkiye. Yeni Türkiye’de doğru yazarkasa fırlatan yok. Nasıl fırlatacak. Yeni Türkiye’de 128 milyar dolar ne oldu diye soruyor insanlar. Duvara yazı yazıyor. Afiş asıyor. Vali diyor ki bak bak gördün mü Cumhurbaşkanına hakaret ettiler diyor. Vali nasıl anladın bunun Cumhurbaşkanına hakaret olduğunu. Nereden anladın vali? Kastamonu valisi. CHP oraya yazmış 128 milyar dolar nerede diye sormuş vali senin sorumluluğunda mı? Parayı sen mi harcadın? Parayı sen mi kullandın ya da cumhurbaşkanına mı sordular da cumhurbaşkanı mı yazıyor afişte de bunu cumhurbaşkanına hakaret olarak algıladın da kaldırdın. Dolayısıyla 128 milyar dolar nerede diye sorulan afişin kaldırıldığı bu ülkede nereye yazarkasa fırlatıyorsun. Hoş bunların sayesinde yazarkasa da kalmadı. Her şeyimizi yazıp çizdikleri için borçtan başka kasa kalmadı. Bizim kasa borçlu şu anda” diye konuştu.

TÜRKİYE’NİN BİREŞMEYE İHTİYACI VAR
Millet ittifakını değerlendiren Enginyurt, “Benim Millet İttifakıyla bir ilgili değerlendirmem olmadı olmasını da beklemem. Neden? Ben millet ittifakından ziyade Demokrat Parti milletvekiliyim. Ben sayın Gültekin Uysal’ı 2,5 yıldır mecliste tanıyarak onun Türk milliyetçiliği, onun hassasiyeti, nezaketi, beyefendiliği, 44 yaşındaki birikimli donanımlı bir delikanlıyla Türkiye’nin yarınlarının daha güzel olacağını düşündüğüm için Demokrat Parti’ye katıldım. Dolayısıyla DP ötekileştirmeyen bir parti, ayrıştırmayan bir parti. Kin ve nefret beslemeyen bir parti. İnsanları kimliklerinden dolayı alevi suni kürt çerkez diye ayrıştırmayan bir parti. Türkiye’nin birleşmeye ve bütünleşmeye ihtiyacı var. Türkiye’nin kucaklaşmaya ihtiyacı var. diyerek DP’ye katıldım ve DP’de siyaset yapıyorum. Hedefim sayın genel Başkanımız Gültekin Uysal ile birlikte ilk yapılacak seçimlerde demir kır atın amblemi altında seçimlere katılmak ve DP’nin cumhurbaşkanı adayla seçimlere katılmak. Bu manada sonuç ne olur, ne getirir? Birinci turda kazanamadı ikinci turda ne olur. Ne olacağını bildiğim tek şey şu: Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu cumhuriyetten rahatsız olup şeyhler, müritler, dervişler anlayışıyla hilafet getirmeye kalkanların, Türkiye cumhuriyeti laik, demokrat bir devlet Anayasa nizamını değiştirip yerine hilafet getireceğiz diyenlerin olduğu bir ortamda Mustafa Kemal Atatürk’e düşmanlık yapanlarla asla bir olmayacağımızı söylemek isterim” dedi.

SANDIKTA HESAP VERECEK
“Millet ittifakıyla birlikte olursa rahatsızlık duyarım” diyen Enginyurt, “Milletle bir olunan yerde rahatsızlık duyulur mu. Ama millet ittifakı. Bizim tek çizgimiz şu: Biz Türkiye cumhuriyeti devletinin bölünmesini, parçalanmasını, Türkiye’nin Güneydoğusuna ve Doğusuna Kürdistan kurmayı hedefleyenlerle asla bir araya gelmeyiz. Biz Kandili arka bahçemiz diyenlerle asla bir araya gelmeyiz. Biz PKK’yı arka bahçemiz diyenlerle bir araya gelmeyiz. Biz başkan Apo’nun heykelini dikeceğiz diyenlerle bir araya gelmeyiz. Biz andımızla meselesi olanlarla bir araya gelmeyiz. Biz Ne Mutlu Türk’üm diyene yazılarından rahatsız olanlarla bir araya gelmeyiz. Biz Türkiye Cumhuriyeti yazsından rahatsız olanlarla bir araya gelmeyiz. Biz Türk milletinden rahatsız olanlarla bir araya gelmeyiz. Dolayısıyla iktidarın şöyle bir taktiği var. Millet ittifakı HDP ile bir PKK ile bir diyor. Ayıp ediyorlar. Yazık ediyorlar. Valla yazık ediyorlar. Niye? Çünkü adama sorarlar Habur’da çadır mahkemesini kurarken aklın neredeydi? Diyarbakır’da Şivam Perver’le megri megri diye bağırırken aklın neredeydi? Salim Müslim diye Suriye’deki PKK’nın başındaki haini Dolmabahçe Sarayında misafir ederken aklın neredeydi? İmralıdakikanlı katile televizyon gönderdik derken aklın neredeydi? Selahattin Demirtaş’la HDP ile görüşme yaparken aklın neredeydi? Kandil’den Apo denen kanlı katile mektup gönderirken, İmralı’dan da Kandilli’ye mektup göndertirken aklın neredeydi? Ve en önemlisi Apo denen kanlı katil mektup yazıp onu televizyonda okuturken aklın neredeydi? Osman Öcalan denilen şerefsiz kanlı katil televizyonlarda konuştururken aklın neredeydi? O gün sen HDP ile bir olduğunu PKK ile bir olduğunu kabul etmeyeceksin bugün HDP ile hiçbir resmi birlikteliği olmayan HDP de dahil CHP Genel Başkanı ısrarla ne diyor. Bizim o günkü ittifakımızın adı nettir diyor. DP, İYİ Parti, SP ve CHP. Daha bunun üzerine ısrarla nedir bu suçlama? Nedir bu saldırı? HDP’den rahatsızım diyorsun. Orhan Miroğlu AK Parti’nin genel kuruluna girdi. PKK terör örgütü değildir dedi. Mustafa Kemal Atatürk olmasaydı da olurduk diyeni AK Parti yönetimine aldın. Şeyh Sait’in torununu AK Parti yönetimine aldın. Daha yeni Mahir Ünal denen şimdi AK Parti Grup Vekili oldu. O zamanlar genel başkan yardımcısıydı. Murat Karayılan tövbe ederse televizyona çıkabilir dedi. Sesiniz çıkmadı. İsmet Yılmaz eski milli savunma bakanı. Kara operasyonunun mecliste görüşüldüğü sırada ne var yani Apo’ya mektup da yayınlatır devlet, devlet Osman Öcalan’ı da televizyona çıkarır. Ne var bunda dedi. Bunu siz derken her şey mubah. Yani iktidar şunu yapıyor. HDP ile de PKK ile de ben görüşürüm. Hiçbir problem yok devlet görüştü derim. Ama siz görüşürseniz bunlar PKK ile birlikte derim. Yok öyle yağma. Millet ittifakından hiçbir rahatsızlığımız yoktur. Geçmiş dönemde de çok eleştiri yaptım. O konuşmalarımın da arkasındayım. Recep Tayyip Erdoğan’a sahip çıktım. O gün cumhurbaşkanı olsun istedim. Ama 2,5 yıldır gördüm ki haksızlık, yolsuzluk, adaletsizlik almış başını gidiyor. Gencecik çocuklar intihar ediyor. 7 milyon Z kuşağı geleceğinden umutsuz. 10 milyon işsiz var. 5 milyon EYT’liye söz vermişiz. İktidara gelirsek 4447 yasayı değiştireceğiz. Gasp edilen haklarınızı gere vereceğiz demişiz vermemişiz. Şehit ve gazi sayılmayanlara şehit ve gazi sayılacaksınız diye söz vermişiz. Vermemişiz. 3600 ek gösterge bizim iktidarımızda çıkacak deyip söz vermişiz. Polis, öğretmen, imam 3600 bekleyenleri yok saymışız, çıkarmamışız. Emekli intibak yasasını çıkartacağız demişiz, çıkarmamışız. İnfaz koruma memurlarına söz vermişiz, emniyet sınıfına dahil edeceğiz, etmemişiz. Yardımcı hizmetler sınıfı diye 110 bin kişilik kadro bekleyen insanlar var. sorununuzu çözeceğiz demişiz, çözmemişiz. Öğretmen atamalarında sağlık memuru atamalarında inşaat mühendisleri atamalarında emlak mühendisliği atamalarında adil davranacağız demişiz, bırakın adili KPSS’den 96 alan 40 yıllık MHP’linin çocuğunu işe sokamamışız. 60 puan almış, yandaş diye işe girmiş. Bunun karşılığında da demişiz ki haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır demişiz. En son fındık üreticisinin hakkının gasp edildiğini görmüşüz ve çıkıp demişiz ki ey tarım bakanı sen çiftçinin bakanımızın sen tekelcilerin mi bakanısın. Sen yanlış yoldasın demişiz MHP’de bizi Cumhur İttifakına aykırı konuşuyorsun diye partiden atmış. Dolayısıyla bu saatten sonra ben inandıklarımı söylemeye devam edeceğim. Bunu niye şunun yanında ya da bunun yanında diyerek beni bir yere oturtmaya çalışıyorsun. Biz milletin yanındayız. Millet adına konuşuyoruz, milleti sesi oluyoruz. Bizim söylediklerimizden ders alsanız ya. Bizi söylediğimiz eleştirileri de dikkate alsanız ya. Ama yok. Her şeyi ben bilirim diyen kendinden olmayanı tu kaka ilan eden bir anlayış baskıcı bir şekilde milleti susturmaya çalışan bir anlayış. Ama şunu unutmasınlar. Er veya geç bu sandık gelecek. Millet de sandıkta hesabı verecek” ifadelerini kullandı.

SİYASETİN DİLİ ÇOK SERTLEŞTİ
HDP’nin kapatılması tartışmalarıyla ilgili de konuşan Enginyurt, “Bana göre Ali Baş ya da Cemal Enginyurt bir suç işlediğinde şunu diyebilir miyiz? Ya Ali’ye bir şans daha tanıyalım, Cemal’e bir şans daha tanıyalım, tövbe etsin de bu suçu karşılığında hapse atmayalım. Böyle bir şey yok. Suçun karşılığı nedir? Gereğinin yapılmasıdır. Eğer HDP suç işliyorsa ki işlemiştir. Eğer HDP PKK’yı destekliyorsa ki destekliyor. Eğer HDP Kandil’den talimat alıyorsa alıyor. Öyleyse HDP’nin hakkında dava açılması normaldir. Kapatılıp kapatılmaması mahkemenin vereceği karardır. O karara her türlü saygı duymak gerekir. Ama şimdi işin ilginci HDP kapatılsın. En çok kim söylüyor. MHP genel başkanı. Hatta işi o kadar ileriye götürdü ki HDP’nin kapatılma iddianamesini gönderen Anayasa Mahkemesi kapatılsın dedi. Yav sayın Bahçeli Anayasa Mahkemesi kapanırsa HDP’yi kim kapatacak. Anayasa Mahkemesi HDP’yi kapatsın da ondan sonra kapatılmasını isteyin. Ama öyle bir noktaya geldi ki Anayasa Mahkemesi kapatılsın noktasına geldi. Pekala, ben Cumhur İttifakının MHP ortaklarına sormak isterim. Hiç sormadığım bir şeyi sormak isterim. AK Parti ne düşünüyor? HDP’nin kapatılmasıyla ilgiline düşünüyor. Bunu bize neden söylüyorsunuz. CHP ne diyor. HDP’nin kapatılması konusunda DP ne diyor, İYİ Parti ne diyor. Göreceğiz bakalım bu bir sınavdır. Millet ne dediğini duymak istiyor. Tamam da bu millet AK partinin de ne dediğini duymak istemiyor mu? 290 vekil var. Türkiye’yi AK Parti yönetiyor. Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ya. HDP’nin kapatılmasıyla ilgili 290 vekili olan AK parti ne diyor. Ne diyor AK Parti. Numan Kurtulmuş, parti kapatmalar doğru değildir diyor, Ömer Çelik Parti kapatmalar her zaman doğru değildir diyor. Şimdi sizin kendi ortağınız destek verdiğiniz devletin milletin bekası için pazara kadar değil mezara kadar dediğiniz AK Parti HDP kapatılsın istemiyor. Siz dönüp bu tarafta CHP, SP, İYİ Parti’ye soruyorsunuz HDP’nin kapatılmasıyla ilgili ne söylediğinizi görelim. Kapatın o zaman. Bu kadar kolay mı bu? Türkiye’de maalesef siyasetin dili çok sertleşti, ötekileştirdi” diye konuştu.
104 Amiralle ilgili de konuşan Enginyurt, şunları söyledi: “Bakın 104 tane amiral. Bir bildiri yayınladılar. Demokratik düşüncelerini ifade ettiler. Dediler ki Montrö’den vazgeçilemez. Montrö tartışmaya açılamaz. Efendim kim açmış. Kim açacak efendim Mustafa Şentop açtı. Meclis başkanı Mustafa Şentop dedi ki isterse cumhurbaşkanı Montrö sözleşmesinden bile çekilebilir dedi. Bir gün sonra döndü. Ama açtı, konuştu. Bir denedi. Ne diyorlar bir tepkiyi gördün. Montrö sözleşmesine Rusya amirallerden daha sert tepki verdi. Ne dediler? Kanal İstanbul’a karşıyız dediler. Bana özgü tabirle dediler ki teknede olması gerekip de tekkede olan cübbeli amiral dikkat edin yarın aksi takdirde tıpkı 15 Temmuzdaki hainler gibi davranış sergilerle. Uyardı seni yani dedi ki nasıl FETÖ’cülere ne istediler de vermedik dedikleriniz bu ülkede şerefsizce darbe yapıp 250 vatan evladını şehit etti, binlercesini yaraladıysa devlete direkt bağlı olmayan Allah’a direkt bağlı olmayan devlet memuru yarın size hesap sorabilir. Şeyhinden aldığı talimatla, tarikatından aldığı emirle yarın sizi dinlemez. Bir uyarıda bulundular. Hemen buradan bir darbe çıktı. Vay darbelere karşıyız, darbeleri yıkacağız, darbeciler bu memlekette parmak sallayamaz, darbeyi istemiyoruz. Ya adamlar 80 yaşında. 70’in üzerinde. Şimdi sen bana darbe yap desen bırak darbeyi yürü desen ben 10 metre yürümem. Çünkü artık kilo, tansiyon, şeker... 80 yaşında adam nereye yürüyor. Ya öyle deme canım. Adamın biri yazmış FETÖ’cüler de emekliydi, FETÖ nasıl yaptı. Yav bunu onunla kıyasladın ya yuh sana, yazıklar olsun sana. Burada 104 amiral bir bildiri yayınlamış, emekli maaşı iptal edilsin, rütbeleri sökülsün. Yav ne yapıyorsunuz? 2016 yılına kadar Fethullah Gülen denen sümüklü alçağa maş ödediniz ya. Şu an ismini benim vermem doğru olmaz. Kendileri biliyor. Bir sürü PKK’lı vekil var kaçak. Emekli maaşı veriyorsunuz ya. Bir sürü kaçak vatandaşlıktan çıkarılmış adam yurtdışında bizi pasaportumuzla geziyor. Nasıl emekli maaşını kesiyorsunuz ya. Emekli maaşını kesiyorum dediğinde adama sormazlar mı Metin Dişli’nin emekli maaşını kestin mi? 144 tane müebbet aldı. Böyle bir anlayış nasıl bir anlayış ya. Nereye götürüyoruz ülkeyi? Bu amiraller vatanını, devletini, milletini, bayrağını seven Mustafa Kemal Atatürk’ün askeri olmaktan onur duyan ve bu duydukları onur münasebetiyle de FETÖ’cü şerefsizlerin kurdukları kumpaslarda onlarca ay hapiste yatmış insanlar. Bu kin Türkiye’ye fayda sağlamaz. Dedim ya baskıyla susturacaklarını sanıyorlar. Bir darbe şeyi çıktı acaba bundan nasıl faydalanırız. Ne geçecek elinize. Demin dedim milletin cebi boş. Milletin tenceresi kaynamıyor.”
Ülkücü tabanın düşünceleri sorulan Enginyurt, “Ben bir ülkücüyüm, Türk milliyetçisiyim Türkçüyüm ve ben diyorum ki hiçbir Türk milliyetçisi, hiçbir Türkçü hiçbir ülkücü Türk ordusuna ve şerefli amirallerin bu şekilde onurlarının ayaklar altına alınmasından hele hele Mustafa Kemal Atatürk’ün askeri olmaktan onur duyan Ergenekon, balyoz, kumpas davalarından aylarca hapiste yatan ve mavi vatan diye adlandırdıkları Akdeniz’deki mücadelesini veren Cem Gürdeniz ve arkadaşların böylesine kumpas karşılığında darbeci diye adlandırılmalarından hiçbir Türk milliyetçisinin mutlu olacağını zannetmiyorum. Hepsinin üzgün olduğunu düşünüyorum.  Çünkü o Türk milliyetçisi ve ülkücü arkadaşlarım bu devlet bu bayrak için haa bu vatan uğruna kuruşun yemiş ha toprağın kara bağrına girmiş değecek kadar gül bahçesine girmeye tercih edecek kadar vatansever insanlardır. Dolayısıyla ben ülkücü olarak bile demiyorum vatansever olan hiç kimse bu amiralleri böyle acımasızca suçlayamaz. Zaten suçlayanlar bak. Kim suçluyor? FETÖ’cüler. Allah’ın işine bak televizyonda konuşanlara bak. Hepsi geçmiş dönemde ey Fetullah hoca seni çok özledik. Yeşil gözlerine hasret kaldık ne olursun gel. Hocaya bir laf söyledik diye anamızı ağlattılar. Bizi dinsiz ilan ettiler. Devlet Bahçeli, Fetullah’a cemaati kapat dedi diye Bahçeli’ye dinsiz diyenler şimdi başkanlarını FETÖ’cülükle suçluyorlar. 2014 yılında Fetullah denilen alçağın Pensilvanya’da dizinin dibinde fotoğraf çektirenler önüne gelene FETÖ’cü diye hakaret edip iftira atıyorlar. Amirallere hakaret eden bir tane eski milletvekili var kendini biliyor o. Yazmış, bunlar şöyle şerefiz, böyle alçak bunlar FETÖ’nün emrinde falan. Olum kendine baksana Allah dostu  Fethullah Gülen demişsin, çocuklarımı onun okulunda okutuyorum büyük bir keyif alıyorum demişsin. İnsan bir utanır ya. Geçmişe bakar, yazdıklarına bakar utanır ya birini suçlarken bu askerleri bu amiralleri FETÖ’cüleri suçlayan bin kere FETÖ’cüdür. Bu kadar iddialı söylüyorum” dedi.

DP ÇATISINDA MÜCADELE EDECEĞİM
MHP AK Parti ile olan ittifaktan vazgeçer de sizi tekrar partiye davet ederse döner misiniz?” sorusunu yanıtlayan Enginyurt, “Ben DP milletvekiliyim. DP’nin Türkiye’de iktidar olması için mücadele ediyorum. Sayın Gültekin Uysal’ın 44 yaşında bilge bir lider olduğunu düşünüyorum. Birikimiyle bu ülkeye büyük hizmetler edeceğine inanıyorum. Uysal’ın yarının Türkiye’sinde çok önemli görevler alacağına ve görevler ifa edeceğine inancım tamdır. Dolayısıyla Uysal’ın yanında bir abisi bir dostu bir milletvekili olarak birlikte DP çatısı altında Demokratlarla birlikte mücadelemi sürdüreceğimi net bir şekilde ifade ediyorum” diye konuştu.
Enginyurt, “3’üncü ittifak olabilir mi?” sorusuna ise “Tabi 3’üncü ittifak olabilir. Cumhurbaşkanı recep Tayyip Erdoğan’ın 3’üncü ittifak kurmak gibi  bir niyeti var. 3’üncü ittifakı herkes iyi bilsin ki Türkiye’de başkaları kurmayacak. Sayın Cumhurbaşkanı bir 3’üncü ittifak hayali kuruyor. Zaten ne dedi. İster bunu şuur altı diyelim ister farklı diyelim. Muhalefeti de biz yaratacağız, yerli milli muhalefeti de biz yaratacağız dedi. Biz oluşturacağız dedi. Ben cumhurbaşkanının yerli ve milli diye ifade ettiği 3’üncü bir ittifak kurma hayali olduğunu düşünüyorum. Ama DP asla ve katta böyle bir tezgahın içerisinde oyunun içerisinde olmayacak” şeklinde cevap verdi.

DP AYAĞA KALKTI
DP’nin tek başına seçime gireceğini vurgulayan Enginyurt, “2023’te yapılacak seçimlere DP amblemiyle girecek kendi cumhurbaşkanı adayıyla girecektir. Biz diğer partilerin de aslında tamamen kendi bayrağı altında seçime girmesini istiyoruz. Eğer bir ittifak olacaksa 2’nci tura kaldığında ikinci olarak çıkan adayın profiline, bilgisine becerisine bakarak ona göre karar verelim diyoruz. Birinci turda her parti kendi seçmenini kendi tabanını kontrol etsin. Onunla beraber hareket etsin istiyoruz. Düşüncemiz de çalışmalarımız da o yönde. O yüzden seçim 2023’te olsun istiyoruz. Çünkü demokratların üzerindeki ölü toprağı kalktı, Türkiye’nin her yerinde demokratlar ayağa kalktı. 410 bin Yargıtay’daki resmi sonuçlara göre Türkiye’nin 4’üncü partisi olan DP bu üye hareketinin çokluğu sebebiyle yeniden biz de varız dedi. Bilge Kağan’ın ey Türk titre ve kendine dön dediği gibi üzerindeki ölü toprağını atarak kendine dönüş başlattı. Eskişehir’de bugün yaşadığımız coşku Sakarya’da, Düzce’de, Manisa’da, Muğla’da, Fethiye’de en son Orduda bir açılış yaptık binlerce insan katıldı. Şehirde güzel bir esnaf ziyareti yaptık. Müthiş coşku heyecan var. demokratlar Türkiye’de ayağa kalktı. Demokratlar kendi amblemi altında seçime girecektir. Seçim ikinci tura kaldığında ki kalacaktır. İkinci tura kaldığında demokrat parti cumhurbaşkanını kazanamazsa ikinci turda o günün şartlarına göre genel bakanının önderliğinde toplanarak bir karar alacaktır. O karara göre de hareket edecektir” dedi.

GEÇMİŞİYLE PIRIL PIRIL
“Gönlünüzde aday var mı?” sorusunu yanıtlayan Enginyurt, “Gültekin Uysal. Gönlümdeki cumhurbaşkanı adayı gençlerin de sevebileceği, genç kesimlere hitap eden milyonlarca genç var bu ülkede. İlk defa 2023’te oy kullanacak 7 milyon Z kuşağı var. 44 yaşında üniversite tahsili pırıl pırıl olan eğitimiyle bilgisiyle becerisiyle, hitabetiyle, gül yüzüyle çok iyi bir isim olan iyi bir aileden gelen 1946 yılında DP’nin ilk belediye bakanı Dedelek’in torunu olarak geçmişiyle prırıl pırıl olan Uysal’ın cumhurbaşkanı olasını isterim” ifadelerini kullandı.

84 MİLYONUN TOPYEKUN SORUNU VAR
Yeni partilerin etkisinin seçimi nasıl etkileyeceği ile ilgili düşüncelerini paylaşan Enginyurt, “Sayın Davutoğlu sayın Babacan özellikle Güneydoğu eksenli bir çıkış yapma peşindeler. Kürt sorununu çözeceklerini ifade diyorlar. Biz DP olarak Kürt sorunu olduğuna inanmıyoruz. Bu ülkede 84 milyonun ortak sorunu var diyoruz. Adaletin Kürdü, Türkü, lazı, Çerkezi olmaz diyoruz. İşsizliğin, açlığın Kürdü, Türkü, lazı, Çerkezi olmaz diyoruz. Hukuksuzluğun Kürdü, Türkü, lazı, Çerkezi olmaz diyoruz. Özgürlük alanlarının daraltılmasının asla etnik kimliği olmaz. 5 milyon EYT’linin Kürdü, Türkü, lazı, Çerkezi olmaz diyoruz. 10 milyon işsizin Kürdü, Türkü, lazı, Çerkezi olmaz diyoruz. Tunceli’de lokanta kapalıysa Sivrihisar’da da kapalı. Hakkari’de kahve kapalıysa Günyüzü’nde de kahve kapalı. Bu ülkede kürt sorunu çart sorunu curt sorunu yoktur. 84 milyonun topyekun sorunu vardır. DP topyekun sorunu çözmek için gelmiştir. Genel Başkanın güzel bir lafı var. Ya arkadaş her şey kötü diyorsunuz da sizin döneminizde asrı saadet dönemi diye sorarlar yani. Ülkenin 15 yıl yönetiminde bu arkadaşlar var. Yani bir şey demiyoruz diye her şeyi de cumhurbaşkanına yıkıp işin içinden çıkmasınlar. Kendi dönemleri asrı saadet dönemi miydi?” dedi.

TÜRKİYE UMUTSUZ DEĞİL
Kendisinin DP’ye geçmesinin Ordu’yu yüksek düzeyde etkilediğini kaydeden Enginyurt, “Demokrat Parti’yi Ordu’da çok yüksek düzeyde etkiledi. Allah varlıklarından razı olsun. Arkadaşlarımız büyük bir coşku ve heyecanla DP il teşkilatını hemen kurdular. 50 kişilik yönetim oluşturdular. DP bizim geçmemizle birlikte Ordu’da DP her anlamda üye sayısıyla katılımlarla ayağa, şaha kalktı. 2024 seçimlerinde ES TV olarak Ordu’da DP’yi yakından incelemeye alın. Orada büyükşehir belediye başkanını ve 19 ilçe başkanlığını DP alacak. Türkiye’nin yarınları umutsuz değildir. Karanlık değildir. Susmayacak olan demokratlar var. İnşallah Türkiye’yi yarınlarda aydınlık günler bekliyor. Ben herkesi DP altında birleşmeye davet ediyorum” diye konuştu.
 
 

 
Ercan Kardeşler Kuyumculuk
1000
icon
musa 13 Nisan 2021 17:34

hala toz toprak her yer. ara sokaklar perişan daha düne kadar çöp konteynırı yoktu mahallelerin çoğunda buna şükür

2 3 Cevap Yaz
Latif yalkım 13 Nisan 2021 12:53

Bir zamanlar parti büyüğünü döven bu cemal abi şimdi dürüstlük dersi vermeye , kim neyi duymak istiyorsa onu söylemeye soyunmuş. Türkiyede çamur, toz mu kalmış gidinde görün diğer vilayetleri. Eskişehiri övmek sanamı kaldı sicili bozuk abi.

4 4 Cevap Yaz
Bu Eskişehir haberi ilginizi çekebilir! İlginç Eskişehir haberi