Şöyle bakıldığı zaman 90 dakika atak üstüne atak yapan ve Süper Lig liderine karşı hem de deplasmanda alınan 1 puan iyi olabilir.
Diğer taraftan ise ayrıntılarda gizli olan galibiyeti son anlarda kaçıran taraf olmak bunu Eskişehirspor için ve Galatasaray içinde söyleyebiliriz. Maçta sürekli savunmayı düşünen bir takım ile tam tersini yani 90 dakika atağı düşünen bir takımın maçını seyrettik.
Maç öyle bir oynanıyordu ki Galatasaray bir gol atsa o atak futbolunu durduracak ve daha sakince oynayıp maçı elinde tutacak gibi görünüyordu. Nitekim de öyle oldu… Galatasaray golü buldu ancak bir türlü golden önceki performansını gösteremedi.
Farklı çerçeveden bakınca ince ayrıntılar belki Eskişehirspor’un bu kadar hapis olmasına gerek kalmayacaktı. Ersun Yanal bir şeyi doğru yaptı.
Galatasaray’ı zor olsa da durdurmayı çok iyi bildi. Ancak 17 günde 5 karşılaşma oynayan ve sürekli defans hattında problem yaşayan bir takıma da bu kadar hapis olmak kabul edilir bir şey değil.
Ersun Yanal oyunu okuma problemi çektiği apaçık ortada. Galatasaray sürekli atak oynayınca defans oyuncuları sahada yürüyordu. Zorluk çekecek pozisyon görmediler. Orta sahası gidip dönemeyen bir takıma karşı hala savunma yapmak en büyük hataydı.
Ayrıca karşındaki takım yan toplardan sürekli gol yiyen takım ve Tello’nun 5 köşe vuruşunda 2-3 tanesini çok basitçe kullanması da göz ardı edilemez.
Galatasaray nasıl savunma yapmayı unuttuysa sezon başından beri hücumcu bir takım olarak seyrettiğimiz Eskişehirspor da atak yapmayı unuttu. Sadece son dakikalarda aklına getirdi ve onda da golü buldu.
Bu 1 puan özellikle Türk Telekom Arena gibi zorlu deplasmanlar için iyi görünebilir. Ancak bu maçı kazanabilirdik de. 10 puana ulaşan bir Eskişehirspor var. Bu önemli…