Simit zammı politikadan önemli

İYİ Parti Tepebaşı İlçe Başkanı Görkem Yıldırım istifa etti. Hayırlısı olsun… Sayın Yıldırım bütün yönetim kuruluyla istifa ettiğini ileri sürse de gerçeklerin başka olduğunu söylemeliyim. Bildiğim kadarıyla Sayın Yıldırım’la birlikte hiç kimse istifa etmedi. Kaldı ki istifa eden olsaydı bile bu kişilere “Yönetim Kurulu” demek imkânsız çünkü ortada atanmış bir yönetim kurulu zaten yoktu. 
Her neyse…
Doğal olarak kamuoyunda “Kim haklı?” tartışması yaşanacak. Ben bu konuya girecek değilim. Taraf olduğum bir tartışmada yorum yaparak, kutsal gazetecilik mesleğini suiistimal etmek istemem. Ben meseleye farklı bir açıdan bakmak istiyorum. O da kimin haklı olduğuyla sokaktaki adamın hiç ilgilenmediği.
29 Kasım itibarıyla Eskişehir’de simit zamlanalarak 7 liradan 9 liraya çıktı. İnanın bu konu vatandaşın daha çok ilgisini çekiyor.
Siyasetin vatandaşın sorunlarını çözme sanatı olması gerekirken, ülkemizdeki siyasetçiler, “O adam bana şöyle dedi. Bu adam arkamdan böyle konuştu” gibi fuzuli işlerle uğraşıyor. Türkiye’de siyaset giderek milletten uzaklaşıyor. O yüzden de vatandaş giderek geleceğe ilişkin umutlarını daha çok kaybediyor.

Tepebaşı ata tohumuna sahip çıkıyor 

Tepebaşı Belediyesi Kızılinler Balkabağı festivali düzenledi. Panayırda konuşan Başkan Ahmet Ataç, “Kızılinler'de bal kabağını, başka yerlerde ön plana çıkan ve yetiştirilen ürünleri hayata katıp, Türkiye'ye tanıtıp o emeği ve ürünü iyi değerlendireceğiz” dedi.
Tepebaşı Belediyesi’ni ata tohumlarına sahip çıktığı için tebrik ederim. Ben – başkaları gibi – GDO’lu ürünlerden korkmuyorum. Nihayetinde yediğimiz her ürünün genetiği zaman içerisinde değişiyor. Buna evrim diyoruz. Bugün yediğimiz buğday, 500 sene önceki buğday değil. 500 sene önceki buğday da bin sene önceki buğday değil. Kromozom sayıları bile farklı. 
Ancak ata tohumlarının lezzetli ve hastalıklara dayanıklı ürünler olduğunu hatırlatıyorum. Dolayısıyla sertifikalı tarım ürünlerinden korkmamak, ancak ata tohumlarına da sahih çıkmak lazım. Ata tohumlarını kaybedersek, çok değerli bir milli hazineyi kaybetmiş oluruz.

Eyyy İsrail!.. 

İsrail’in Gazze’de yaptığı sistematik katliamların ikinci ayına girdik. Bütün dünyanın bu katliamlara seyirci kaldığını üzülerek görüyoruz. 
Peki biz dünyanın geri kalanından farklı ne yapıyoruz?
Cevap; hiçbir şey…
Hükûmet Filistin davasına duyarlı olan kendi seçmenini avutmak ve kandırmak için büyük büyük laflar üretmenin dışında hiçbir şey yapmıyor. Arada sırada televizyonlar çekerken, “Eyyy İsrail!..” diye kükreme taklidi yapıyoruz. Hepsi bu kadar. Tıpkı diktatörlükle yönetilen diğer İslam ülkelerinde olduğu gibi, sanki büyük işler yapıyormuş gibi gözüküyoruz, ama hiçbir şey yapmıyoruz.
İsrail’le olan dış ticaret hacmimize şöyle bir bakalım. 2002 yılında 1,4 milyar dolarken, şimdi 8,9 milyar dolara çıkmış. Yani “İslam’ın biricik lideri. Asrın en büyük efendisi” diye reklamını yaptığımız kişi zamanında İsrail’le ticaretimizi 6 misli arttırmışız.
Dolayısıyla palavrayı bırakalım artık…