Cihan Yıldırım yazdı
Eskişehir’in gündeminde iki önemli konu var.
Sadece ‘önemli’ değil aynı zamanda son derece ‘hayati’ konular...
Sadece bugünü değil yarınları da ilgilendiriyor.
Mesele sadece ‘biz’ değil çocuklar, torunlar da söz konusu.
Evet, tahmin edenler olmuştur. Konularımız Alpu Ovası’na yapılacak termik santral ve satılması planlanan şeker fabrikası...
Üzerine hayli konuştuk.
Termik santral hakkında rakamlar endişeler ve örnekler paylaşıldı.
Çan’a ‘götürülenler’ oldu...
Çan’a ‘gidenler’ oldu...
Götürülenler ‘santrali’ anlattı, gidenler çevrenin ve insanların ürkütücü hikayesini...
Santrali yapacaklar ve savunanlar ‘anlatmakta’ zorlandı. Ama ‘küçük’ çıkarlar sağlayacaklar Çan’la başla anlatmayı denedi.
Oysa bugün itibariyle bile nasıl bir santral yapılacağı tam olarak belli değil. Belli olan şu; santral geri dönülmez bir biçimde Alpu’ya, bereketli ovaya, Eskişehir’e zarar verecek.
Şeker Fabrikası...
O fabrika sadece pancarın ‘işlendiği’ bir yer değildir. Bu kent, insanları ve kültürü ‘işlenmiştir’ orada.
Hava İkmal, TÜLOMSAŞ, TAI neyse Şeker Fabrikası tam olarak odur.
Güvenli gıdanın öneminin giderek arttığı günümüzde kapatılması şöyle dursun yatırım yapılmalı.
Belki yenileri açılmalı...
Bu mesele ‘yerli ve milli’ bir açıdan ele alınmalı. En az kendi tankımızı, İHA’mızı yapmak kadar önemlidir.
Kimseye muhtaç olmadan şeker ve onunla birlikte onlarca ürün üretebiliyoruz. Şeker Makine’nin ‘stratejik’ önemi ise beni ve bu köşeyi fazlasıyla aşar. Şu kadarını söyleyebilirim; bugün talimat verilse tank yapabilecek kapasiteye sahip insanlar ve araç gereç var orada.
Çok yazdık, daha da yazacağız... O nedenle uzatmayayım!
Bir formülle derdimi anlatayım; santrali yaptırma, Şeker’i sattırma!