Balkabağı

Yaklaşık 10 yıl önce büyük heves ve umutlarla Kızılinler’e kazma vurduk. Amacımız termal turizmden ekmek yemekti. Sıcak su işini ‘hamamdan’ öteye götürmekti. Bu işi günümüze uygun hale getirmekti.
Çok geç kaldığımızın herkes farkındaydı.
Komşularımız Afyonkarahisar ve Kütahya termal konusunda çoktan ‘başkentliğini’ ilan etmişti.
Ama yine de hevesle bu işe girdik.
Eskişehir’in son yıllarda yükselen marka değerini de kullanarak komşularla aradaki farkı kısa sürede kapatacağımızı düşündük.
Dönemin Valisi Kadir Çalışıcı’nın gayretleriyle kazmayı vurduk. Kuyular kazıldı, su bulundu, bulunan su incelendi... Kent merkezine çok yakın olması nedeniyle ‘acayip’ hayallere kapıldık.
Oteller, tesisler, golf sahaları...
Avrupa’dan uzun süreli gelecek konuklar...
Böylece havaalanı da çalışmaya başlıyor... Hayallerin sınırı yoktu...
Suyun ‘yeterli’ olduğu söylendi.
Sıcaklığı, debisi, derinliği...
Sıkıntı yoktu yani...
Sonra projeler...
Ahmet Ataç’ın Tepebaşı Belediyesi iki yıl çalışma yaparak ESTERYA adıyla proje hazırladı. Heyecanımız daha da artmıştı.
Burhan Sakallı’nın Odunpazarı Belediyesi de ‘iki haftada’ hazırlanan ESOPYA’yı kamuoyuna duyurmuştu.
Sonra bir sürü bürokratik işlem...
Bölge şu vasıftan çıkarıldı...
Alan bilmem ne bölgesine dâhil edildi.
Projeler başladı, başlıyor...
Yatırımcı geldi, gelecek...
Nabi Hoca’nın Kültür ve Turizm Bakanlığı döneminde yabancı yatırımcılara gezdirildi.
Arazinin tek parça mı yoksa parçalı şekilde mi ihale edileceği bile günlerce tartışıldı.
Yoksa tahsis mi edilmeliydi?
Başkan Ataç “O suyu ilaç gibi kullanmalıyız” diyerek meseleyi gündemde tutmaya çalıştı. Arada bir “Kızılinler’in suyu sıkıntılı” dedikodusu yayıldı. Öyle böyle derken 10 yılı geride bıraktık.
Bakanlar, valiler, başkanlar değişti...
Kızılinler’in kaderi değişmedi. Hala balkabağı meşhur!
Eskişehir’in termal konusundaki talihsizliği değişmedi.