24 Haziran’da MHP’nin Cumhurbaşkanı adayı yoktu. MHP seçmeni AK Parti Adayı Recep Tayyip Erdoğan’ı destekledi. Bazı MHP’lilerin destek vermediğini söylemek mümkün! Siyasetin en sıcak noktası Odunpazarı’na bakalım... Bu ilçede Erdoğan 114 bin 679 oy aldı. Oysa AK Parti ve MHP’nin oy toplamı 119 bin 582 yapıyor. Arada 4 bin 903 fark var. Kaba bir tabirle yaklaşık beş bin MHP’li Erdoğan’a oy vermedi. Tepebaşı’nda da 4 bin 356 MHP’li AK Parti Adayı Erdoğan’a oy vermedi. Bu durumun yerel seçime de yansıması olacaktır. Hatta kazananı ‘belirleyici’ bile olabilir.
Asgari ücret 'belirsiz' oldu
Asgari ücret 2020 lira oldu. Bu sene belirlenen fiyat farklı tepkilere neden oldu. Eskiden ‘az’ bulunurdu. Evet, sadece ‘az’ bulunur ve bazı eleştiriler yapılırdı. Bu sene nasıl oldu? Kimi yüksek buldu! İşveren zaten zor durumda çoğu bunu ödeyemez dedi. Kimi hiç iyi olmadı, işten çıkarmalar olur dedi. İşsizliğin artacağından bahsedenler oldu. Az bulanlar da oldu... Önceki yılın alım gücüne bile yetişmediği iddia edildi. Asgari ücret ‘belli’ oldu dendi ama daha çok ‘belirsiz’ oldu gibi... İyi mi, kötü mü ‘şimdilik’ belli değil!
Ailesi biz değil miydik!
Yenigün’de “Çapa ailesinin yanına gitti” başlığıyla bir haber vardı. Çapa, Fuat Çapa... Eskişehirspor’un ‘moral’ direktörü... Haberde, Çapa’nın Belçika’da bulunan ailesinin yanına gittiği ifade ediliyordu. Haberi okuyunca ister istemez “Ailesi biz değil miydik yaaa” dedim.
Hata etmiş!
Kazım Kurt, Milli Bakanı Ziya Selçuk’u ziyaret ediyor. Kurt, Milli Eğitim Müdürlüğü ile yaşadıkları sorunları da aktarmış. Arif Anbar’ın köşesinden Bakan Selçuk’un Kazım Kurt’a “Ayıp etmişler, ilgileneceğim” dediğini öğreniyoruz. Eskişehir ile görüşmeden, buradan bilgi almadan ne olup bittiğini anlamadan ‘ayıp etmişler’ diyen Bakan, bana göre hata etmiştir!
Hem çay, hem oralet olmaz!
Sanayi Çarşısı... Yıllardır taşınması gündemde olan bir alan. Bu konuda en ciddi adımı Kazım Kurt attı. Çözüme çok yaklaşmıştı. Siyasi nedenlerle, türlü çeşit engellerle dönüşümü yapması engellendi. Sonrasında mesele başka pek çok konuda olduğu gibi ‘buzdolabına’ konuldu. Sorun nerede, kimde? Bu iş neden olmuyor? Bana kalırsa bunun nedeni biraz da bölge esnafı...
Gelişmeleri takip etmeyen, kimin ne dediğini, ne yapmaya çalıştığını takip etmeyen esnafımız. Esnaf ‘meseleyi çözeceğim’ diyeni alkışlıyor. Aynı esnaf ‘bu meseleyi sana çözdürmem’ diyene ‘Allah razı olsun’ diyor. Esnaf ‘böyle gitmez, bunu halledelim, projemiz hazır’ diyen Kurt’a çay ısmarlıyor... Yine aynı esnaf “Durun bakalım acele etmeyin, hele bir seçim olsun, sonuca göre bakarız” diyen AK Partililere de oralet söylüyor. En son AK Parti İl Başkanı Zihni Çalışkan bölgeye gitmiş. Gayet güzel ağırlanmış! Kimse ‘noluyor başkan, neden engel oldunuz’ dememiş. Oraletler içilmiş! Çalışkan da oraletten aldığı cesaretle ‘kimsenin sizi mağdur etmesine izin vermeyiz” demiş. Böyle giderse orası daha yıllarca öylece kalır.
Minik bir tavsiye
Son yerel seçimden bu yana...
- AK Parti’nin vekilleri Yılmaz Büyükerşen’i eleştirmedi
- AK Parti’nin belediye başkanları Hoca’ya pek yüklenmedi
- AK Parti’nin teşkilat yöneticileri (Dündar Ünlü hariç) pek bi şey demedi
- AK Parti’nin meclis üyeleri Hoca’yı üzmedi
- AK Parti’nin aday olması muhtemel isimleri Büyükerşen’e tek laf etmedi
- AK Partililer beş yıl boyunca Hoca ile ‘uyumlu’ çalıştı!
Bu saatten sonra da ‘uyumun’ devam etmesi lazım. Aksi takdirde söyleyecekleri her şey seçim sathında söylendiği için etkili olmayacaktır. Kimse dikkate almayacaktır... Volkan Doğan’ın Kazım Kurt’a ‘yaptığı’ Büyükşehir’de Hoca’ya karşı yapılamadı. AK Parti kanadında Hoca’ya karşı yıllardır süren ve onaylama anlamına gelen ‘sessizlik’ devam etmeli..
Saadet Meclis’te
Birkaç gün önce “Yerel seçime az bir zaman kaldı, ortalık çatırdıyor. Saadet Partisi nerede” diye sormuştum. İl Başkanı Fesih Bingöl arayıp “Saadet Meclis’te” dedi. Biraz gülüşmeden sonra Bingöl, hazırlıkların devam ettiğini söyledi. Büyükşehir aday adaylarının olduğunu da ekledi... Genel Başkan Temel Bey’in Türkiye için şans olduğunu ifade eden Bingöl, önümüzdeki günlerde kapsamlı bir açıklama yapacaklarını kaydetti.
Sosyal yardıma yönelelim
Ekonomik daralma herkesi zor durumda bırakıyor. Böyle dönemler geçicidir, Türkiye büyük bir ülkedir. Bu zor günlerde herkesin ve her kurumun yapması gerekenler var. Yardımlaşmanın artırılması gerekiyor. Başta belediyeler ve odalar olmak üzere bütçesi olan kurumlar sosyal yardımlara daha fazla ağırlık vermeli. Böylesi günlerde konser falan gibi eğlenmeye yönelik etkinlikler mümkün olduğunca azaltılmalı. Oralara harcanacak paralar geçim sıkıntısı çeken halka ulaştırılmalı. Bu işi sadece SYDV’lere, ilgili derneklere ve vicdanlı birkaç kişiye bırakamayız.
Sakallı'nın eksiği...
AK Parti Büyükşehir Adayı Burhan Sakallı ile grubumuzu ziyareti sırasında yaklaşık iki saat geçirdik. Sakallı için ‘uygun’ aday demiştik. Gerçekten bir aylık süreçte bunu ispatladı. Sakallı iyi konuşuyor. Sakallı 10 yıllık tecrübeye sahip. Yapıcı, gerginlikten uzak, samimi bir tarzı var... Klasik bir aday değil. O nedenle sadece ‘cek, cak’ demiyor. Yaptık, ettik de diyor. Bu da etkili oluyor. Eskişehir’i özümsemiş, seçmeni çözmüş izlenimi veriyor. Söylemleriyle güven veriyor, vizyonuyla ufuk açıyor. Sakinliğiyle insanı rahatlatıyor. Ama fakat lakin... Bir eksiği, bir kusuru var. Sakallı’nın ‘iddiası’ yok! Bence çok önemli bir eksiklik. Kaba tabirle ‘şöyle masaya yumruğu vurmuyor” denebilir. Geçmişte vurmadı, bir aydır vurmuyor, önümüzdeki günlerde de vuracak gibi durmuyor. Bütün olanı biteni “şefkatli bir hemşirenin hastaya davranması” gibi anlatıyor. Sakallı’nın tarzı bu topraklarda bugüne kadar pek geçerli olmadı.
Volkan Doğan bekleyişi
- Taraftarın transfer edilen yıldız topçuyu bekleyişi vardır
- Sınava giren öğrencinin sonuçları bekleyişi vardır
- Piyango bileti alan şahsın heyecanlı bekleyişi vardır
- Hastanın tahlil sonuçlarını gergin bekleyişi vardır
- Umutlu, umutsuz bekleyişler vardır
- Acı, tatlı bekleyişler vardır
- Fındık üreticisinin fiyat bekleyişi vardır
- Sessiz bekleyiş vardır
Çok çeşitli bekleyişler vardır. Bunlara bir de Volkan Doğan bekleyişi eklendi...
Eskisi gibi olmadı çünkü...
Birkaç yıl öncesine kadar her yılbaşı öncesi aynı tartışmayı yaşardık.
- Müslüman yılbaşı kutlamaz’cılar bi yanda
- Yılbaşı ve Noel ayrı şey’ciler öbür yanda
- Hristiyan Kurban Bayramı’nı kutluyor mu’cular
- Noel Baba’nın değil Dede Korkut’un torunlarıyız diyenler
- Eski Türkler’in hayatından örnekler
- Yeni yılı kutlamak caiz mi, sorularına verilen değişik cevaplar
- O gece Mekke’nin Fethi’nin yıldönümünün kutlanması
- Yılbaşı akşamı tv’nin erken kapatılması isteyenler
Böyle yıllar geçirdik. Bu yıl biraz azaldı sanki... Ya da eskisi kadar ilgi görmüyor. Ya usandık ya da geçim derdiyle uğraştığımız için böylesi işlere vakit bulamıyoruz.