Eskişehir'in attığı adım doğru!

ABONE OL:google news abone ol butonu
Videoyu Aç Eskişehir'in attığı adım doğru!
A
a

Yaşanan afet sonrası süreçte ülke olarak sınıfta kaldığımızı söyleyen AKUT Vakfı Başkanı Nasuh Mahruki, Eskişehir’de 3 belediye ve İMO arasında imzalanan protokol hakkında ise, “Çok doğru. Bütün yetkili ve paydaş kurumların, özellikle devleti temsil eden yapıların muhakkak bir araya gelmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.

Sütiş Eskişehir
Arama Kurtarma Derneği’nin kurucu üyesi, Everest Dağı’na tırmanmayı başaran ilk Türk ve dünyadaki ilk Müslüman dağcı, milli sporcu, yazar ve fotoğrafçı… Tarihe adını altın harflerle yazdırmış, belki de pek çok gencin idolü olan, Türkiye’nin en önemli değerlerinden Nasuh Mahruki ile Kahramanmaraş depremleri üzerine konuştuk. Ülke olarak verilen sınavda sınıfta kaldığımızı söyleyen Mahruki, süreci “Bu travmalar atlatılmayacak travmalar” ifadeleriyle özetledi.   
Eskişehir'in attığı adım doğru! 27.03.2023

DAHA AZ ZARARLA ATLATABİLİRDİK

  • Yaşanan depremler ‘asrın felaketi’ olarak nitelendiriliyor. Sizce bu asrın felaketi doğanın oluşturduğu bir felaket mi, bunu felaket haline bizler mi getirdik?
Doğanın oluşturduğu tarafı var. Çok güçlü bir deprem bu… Asrın değil belki son 500 yılın Anadolu coğrafyasındaki en büyük yıkımına yol açan depremlerden belki en büyüğü bu. Dolayısıyla hakikaten doğanın çok büyük bir etkisi var ama bunu daha az zararla atlatabilirdik. Bu kadar tarım alanlarını imara açmasaydık, bu kadar şehirlerimizi fay hatlarına ve deprem riski olan yerlere büyütmeseydik ve çok katlı binalar yapılmasına müsaade etmeseydik, daha doğru düzgün bir mühendislik hizmetiyle bu binalarımı yapabilseydik, şehir planlamalarımızı deprem riski olan yerlere bu kadar kontrolsüz ve mühendislik hizmeti almadan yayılmasaydık, ikide bir bu kötü yapılara af çıkarmasaydık, nüfusu bu kadar kalabalıklaştırmasaydık bunu azaltabilirdik.  Ne yazık ki sahip olduğumuz tecrübeye, birikime, kapasiteye göre doğru orantılı bir süreç yaşatamadık burada. Bu travmalar atlatılmayacak travmalar.
Eskişehir'in attığı adım doğru! 27.03.2023

BEDELİNİ HALK ÖDEDİ

  • Deprem sürecini düşünürsek, ülke olarak bu sınavdan geçebildik mi?
Hayır, sınıfta kaldık. Çok büyük bir fiyasko yaşadık. Ne yazık ki bedelini bölge halkı ödedi. Ama bu deprem başka bir yerde meydana gelse aynı şeyi yaşayacaktık. İzmir’de de, İstanbul’da da yaşansa aynısı olacaktı. Çünkü Türk Silahlı Kuvvetleri yok bölgenin içinde. Afetler savaş koşullarıdır. Afetlerle de savaş için hazırlanmış unsurlar başa çıkabilir ancak. Hiçbir şart altında iletişim kesilmeyecek, ulaşım kabiliyeti kesilmeyecek, ne olursa olsun ilerlemeye devam edebilecek, çok sayıda personeli olan, emir komuta zinciri olan, birikimli olan, daha önceden planlamalar çerçevesinde görevlendirmeleri, protokolleri, eğitimleri, tatbikatları olan, her bölgede olası risklere dönük A,B,C planları olan… Silahlı Kuvvetler yapıyordu bütün bunları. Bu tünel çökerse, bu yol yıkılırsa nasıl alternatif yolları bulacağız hepsi Silahlı Kuvvetlerin planlarında olan şeydi. Maalesef biz Türk Silahlı Kuvvetleri’ni doğal afet müdahale programında sistemin dışına çıkarmışız. Destek grubuna koymuşuz. Yeni Türkiye Afet Müdahale Planı böyle tasarlanmış. Çağırılırsa geliyor ama planı yok. En kötü plan, plansızlıktan iyidir denir ya…

ŞEHİRLER AYNI ŞEKİLDE YENİDEN İNŞA EDİLİYOR!

  • Felaket sürecine gelene kadar bilim insanları ve ilgililer neredeyse nokta atışı tahminlerde bulunmuşlardı. Yine bu bölge için de depremi işaret etmişlerdi. Sonuçlarını görüyoruz. Şu anda da İstanbul için aynı şeyler söyleniyor. Kahramanmaraş depremlerinde belki yapamadık ama İstanbul depremi ve ülkemizde yaşanacak diğer depremler için neler yapılabilir? Bilim insanlarının bize işaret ettiği noktalarda biz ne gibi çalışmalar yapabiliriz?
Türkiye’deki bütün fay hatları çok iyi biliniyor.  Onların yaratacağı riskler de çok iyi biliniyor. Bunu merkeze alarak hareket etmemiz gerekiyor. Tarım alanlarını imara açmayacaksınız. Hadi açtınız, çok katlı yapıya izin vermeyeceksiniz. Hadi verdiniz, kaçak ve kötü yapılmış tekniklerle yapılan binaları affetmeyeceksiniz. Bütün bunları üst üste koyduğunuzda incinebilirliğimizi çok artıran unsurlar oldu. Artı çok güçlü bir arama kurtarma yapılanmasına da ihtiyacımız var. Tabii Türkiye’de bu vardı. Bölgeye 20 küsur bin kurtarmacı gitti Türkiye’den. 17 Ağustos’ta 220 kişiydi sadece bu işi bilen. Dolayısıyla çok ciddi bir kapasite artışı var. 100 katı, 120 katına çıktı kapasitemiz. Ama sonuç olmadı maalesef. Çünkü koordinasyonda büyük sorunlar oldu. Bizim de bundan sonrası için büyükşehirlerimizdeki aşırı nüfus baskısını geriye çevirmemiz gerekiyor. Çünkü aşırı nüfusun sebebi kontrolsüz göçten kaynaklanıyor. Kontrolsüz göç gelince plansız bir kentleşmeye ve kaçak yapılanmaya yol açıyor. Kaçak yapılaşma da tabii bulduğu yere yerleşiyor ve o yapılar riskli yapılar haline dönüşüyor. Kent de plansız büyüyor. Hatay da plansız büyüdü, Malatya da plansız büyüdü. Bu bölgelerin hepsi plansız, tarım alanlarına doğru büyümüşler. Oralarda çok büyük yıkımlar oldu. O yüzden bundan vazgeçmemiz lazım. Fay hatları ve deprem riskleri göz önünde bulundurulmadan, bu şehirleri aynı şekilde yeniden inşa etmek kadar aptalca bir karar olamaz. Bu şehirleri eski tarihi dokularına geri döndürmemiz gerekir. Çünkü eski tarihi dokuları kayalık zeminlere daha yakın, oralarda uzun zamandır ayakta kalmayı başardığı için. Tarım alanlarına uzayan bölümleri de kesinlikle budamak gerekir. Oralara artık büyümeyeceksiniz. Yeni iş yerlerine ihtiyaç var. Yeni modern tekniklerle, daha önce hiç yıkılmamış bölgelerde, bunun hepsinin hesabını yaparak 500 bin kişilik, 1 milyon kişilik, 2 milyon kişilik yeni modern kentler kurmamız gerekiyor.
 

ALELACELE DEĞİL PLANLI OLMALI

Devlet Planlama Teşkilatı’nın vardır böyle planlamaları. Yeni kentler kurmak, tamamen bu bahsettiğim şekilde. Çünkü aklın yolu bir... Zamanında da Türkiye’yi yönetenler çok akıllı insanlardı. Devlet Planlama Teşkilatı 5 yıllık kalkınma planları yapardı ve orada bu plan da vardı. Yeni demiryolu ağları ile birlikte mevcut olanlara bağlanacak ve özellikle ekonomik ve endüstriyel üretimin nakliyesini ekonomik hale getirecek planlamaları vardı devletin. Ama Devlet Planlama Teşkilatı’nı da kapattılar. Yani bundan sonraki süreç için de planlı hareket etmemiz gerekiyor. Şimdi tekrar aynı şekilde planlar yapılmaya çalışılıyor. Bölgede deprem fırtınası var. Aynı bölgeyi geçtim, ha bire deprem oluyor, oynuyor coğrafya. Betonu döktüğünüzde o beton oynarsa sulanır, gevşer, demirinden bağından ayrılır, özelliğini yitirir. Bütün bilim insanları söylüyor, ‘sakın şu an yapmayın, şu deprem fırtınası bir bitsin ondan sonra yapalım ne yapacaksak’ diyor. Alelacele bir şey yapmaya çalışıyorlar. Alelacele olmaz. Planlı yapmamız gerekiyor. Artık karşımızda öyle bir sorun var ki, bu artık disiplinlerarası metodoloji ile yürümesi gereken bir şey. Pek çok farklı isimlerden uzmanın bir araya gelmesi gerekiyor. Bir tek inşaat mühendisleriyle olacak iş değil bu. Şehir plancıları, sosyologlar, psikologlar, antropologlar, arkeologlar; yani tarihi, kültürü, coğrafyayı bilen bilim insanlarının bir araya gelip bir tasarım yapması gerekiyor. Aceleye gerek yok ama gördüğünüz gibi yangından mal kaçırır gibi hızlı hızlı devam etmeye çalışıyorlar. Aynı anlayış, aynı yapı olmaz ki yani.

Eskişehir'in attığı adım doğru! 27.03.2023
ELİMİZDEKİ TEKNOLOJİ İYİ

  • Türkiye arama kurtarma noktasında şu anda nerede? Deneyim, bilgi ve ekipman noktasında…
Bu son depremde dünyanın pek çok ülkesinden yardım ekibi geldi ve gerçekten çok yüksek teknoloji cihazlarla geldiler. İlk defa burada kullanılan bir “rescue radar” diye bir şey var. Bu alet, çok küçük titreşimler ölçüyor enkaz altında. Kalp atım sayısını, göğsün inip kalkmasını falan ölçebilen kabiliyette bir alet. Termal kameraları geliştirmişler. Yılan kameralar var. Bunlar zaten belki de ilk defa burada denendi. Onlar bizde yok ama geri kalan her şey var. Elimizdeki teknoloji kötü değil.
Sayı olarak yeterli mi?
Karşınızda 15 bin tane göçük olduğu takdirde, kaç personelle başa çıkabilirsiniz? Göçük başına 20 kişi derseniz 300 bin kişi eder. Böyle bir sayınız, imkanınız yok tabii ki. Bu, arama kurtarma sayısını çıkartmakla başarılmaz. Bu, zarar azaltma çalışmasıyla başarılır. Arama kurtarmaya daha az ihtiyaç duyarsanız başarılır. Türkiye’nin arama kurtarma kapasitesi 17 Ağustos’tan bu yana inanılmaz yol kat etti. 1999’a göre çok ileri bir yerdeyiz ama konu arama kurtarma kapasitesi ile çözülmez. Konu, incinebilirliğimizi azaltarak çözülür. Arama kurtarma ekibi de incinebilirliğimizi azaltma çalışmalarına rağmen gözden kaçan, yetişemediğimiz binalar için kullanılır. Burada tabii çok inanılmaz sayıda enkaz çıktı karşımıza. Kapasite tabii ki yetmedi. Yetmesi de mümkün değildi. Koordinasyon, iletişim, ulaşım problemi de eklendi. Yurtdışından gelenler bile beklemek zorunda kaldılar. Kendi ülkesinden tonlarca malzemesiyle, 70 personeliyle, arama köpeğiyle, her türlü teknolojisiyle uçağı kaldırıyor, geliyor. Havalimanında bekletiyorsunuz adamları. Olacak şey mi bu? Zamana karşı bir yarış bu sonuçta. Arama kurtarma dediğinizde en çok ilk gün kurtarıyorsunuz. İlk birkaç günlük çok hummalı ve bütün gücünüzle çalışmanız gerekir. Çünkü ondan sonra azalıyor kurtarabileceğiniz insanlar. Biz onları kaçırdık ne yazık ki. Bütün bu koordinasyon sorunlarından, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin olmamasından, diğer bütün o sebeplerden dolayı.
  • Depremde yıkılan evlerin müteahhitleri hedef oldu. Gözaltına alınanlar, tutuklananlar oldu. Diğer yandan hiçbir yetkilinin istifa etmemesi tepki topladı. Sizce bu tablonun tek sorumlusu müteahhitler miydi?
Tabii ki değil. Burada bir sistemsel sorun var. Bizim bu sistemi düzeltmemiz gerekiyor. 17 Ağustos’ta da Veli Göçer’i yakaladık. Veli Göçer yattı yıllarca ve onun üzerinden rahatladık. Bir tek Veli Göçer mi imza atmıştı burada? Belediye başkanları, meclisi yok mu? Mühendisler, kontrol edenler, betonu bağlayanlar, betonu sulandıranlar… Bir sürü insanın sorumluluğu var burada. Bunlar kontrol etmeyenlerin sorumluluğu var. Devletin işi denetim yapmak. Kural koyacaksın, denetim yapacaksın. Devletin işi kuralı koymak, denetim yapmak ve vatandaşın bu denetimsizlikten ve kuralsızlıktan zarar görmesini engellemek. Türkiye’de bir sistem sorunu var. Bu sistemi de kasten iyileştirmiyorlar. Çünkü o zaman kayıp, kaçak aralardan yollarını bulabiliyorlar. Gördük ki bedeli çok ağır bunun.  11 bölge yıkıldı, kaç kişinin öldüğünü bile bilmiyoruz. Çıkan cenazelerin sayısını biliyoruz 50 bin civarı. Ama o enkazların altında kaç kişi var hâlâ bilmiyoruz. Kaç kişi kaybettik bilmiyoruz. Söylemiyorlar çünkü. birileri kabaca biliyor en azından, biz bilmiyoruz. 50 binden fazla olduğu kesin. Sistemi düzeltmeyenler de siyasiler en başta. Çünkü onların işine geliyor. Onların rant alanı ve onların kendilerine döndürebilecekleri kaynak fırsatını ortaya çıkarabiliyorlar. Sistemi düzeltmeden 10 bin mühendisi içeri atsan ne fark eder?


ESKİŞEHİR'DEKİ ADIM ÇOK DOĞRU 

  • Deprem sürecinde Büyükşehir Belediyesi, Tepebaşı Belediyesi, Odunpazarı Belediyesi ve İnşaat Mühendisleri Odası bir protokol imzaladı. Eskişehir’de yapı stoku kontrol edilecek. Öte yandan şehrimizde birçok bölgede çok katlı ve bitişik nizam yapılara izin verilmiyor. Siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
 Çok doğru. Bütün yetkili ve paydaş kurumların, özellikle devleti temsil eden yapıların muhakkak bir araya gelmesi gerekiyor. Bu konuda ön alıcı tedbirler düşünmesi gerekiyor. Hepsi çok önemli. Yani yapıların çok katlı olmaması ve bitişik yapıda olmaması harika bir ön alıcı tedbir. Mevcut yapı stokları burada riskli olan. Mevcut yapı stoklarında da mikro bölgelendirme çalışması denilen şeyin ivedilikle tamamlanması gerekiyor. 23-24 senede nasıl tamamlayamadık onu da bilmiyorum. Ve yıkıcı bir depremde garanti yıkılacak ve göçük haline gelecek olan en risklilerin derhal, amasız ve fakatsız boşaltılması gerekiyor. Çünkü siz başımızda bir deprem yokken boşaltmazsanız bu binaları, deprem içinde insan varken yıkacak ve sonuç korkunç olacak. İnsanların orada yaşamasına ne olursa olsun müsaade etmeyeceksiniz. Alternatif yerler göstereceksiniz, kamu kaynakları kullanacaksınız, yurtdışı fon bulacaksınız. İnsanları tabut binalarda yaşatmayacaksınız. İkincisi, biraz güçlendirmeyle o depremde ayakta kalmasını sağlayabileceğiniz durumda binalar var. Birçok binada böyle… Dolayısıyla birçok binayı güçlendirerek yıkılmasını engelleyebilirsiniz. Ana taşıyıcı kolonlar ve kirişler kopmayacak, bunlar dayanacak. Binanın balkonu çöker, merdivenleri çöker, duvarları yıkılır, çatısı uçar… Hepsi olabilir, çok ağır hasar alabilir ama yıkılmayacak önemli olan bu. İnsanlar yürüyerek çıkacak. O binayı da bir daha kullanmayacaksınız. O artık çöp. Ama birinci önceliğimiz deprem sırasında insanların enkaz altında kalmasını engellemek. Bina hasar almasın diye değil, yıkılmasın diye güçlendireceğiz. Önemli olan ilk raundu atlatmak ve mevcut yapı stoklarımızın bütün risklerini kimseyi öldürmeden bir sonraki depremden önce ortadan kaldırmak…
 
 
Ercan Kardeşler Kuyumculuk
1000
icon

Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...

Bu Eskişehir haberi ilginizi çekebilir! İlginç Eskişehir haberi