Kocakarılar gibi dizlerini dövmesinler

Yıkılan Atatürk Stadının yerine yapılacak olan Millet Bahçesi'nin ihale koşulları nihayet belli oldu. Bildiğiniz gibi konu yerel basının da gündemindeydi. Nicedir söz konusu ihalenin nasıl yapıldığı, kimlerin ihaleye katıldığı ve ihale bedelinin ne olduğu gizleniyordu. Meğer gizleyenler, gizlemekte haklılarmış... Hani uyanık esnaf vitrinine "9,95" diye fiyat asar ya, bizim ihalenin bedeli de 48 milyon 250 bin lira olarak belirlenmiş. İçiniz rahat etsin yani; ya 50 milyon olsaydı?.. Ayrıca ihalenin bedeli kadar tartışılan bir konu daha bulunuyor; neden ihale bir İstanbullu firmaya verildi? Eskişehir'de hiç mi 'Yandaş' müteahhit yoktu? Para Eskişehir'de kalsa fena mı olurdu? İnanın günün birinde yandaş müteahhitleri savunacağım aklıma gelmezdi. Yandaş müteahhitlerin 31 Mart seçimlerinden sonra çok üzüldüğü kulağımıza kadar geliyor. Fakat Millet Bahçesi ihalesi gösterdi ki, fazla üzülmelerine gerek yokmuş. "Yani "Halkçı belediye geldi, rantçı belediye gelmedi" diye hayıflanıp, kızı davulcuya kaçmış kocakarılar gibi dizlerini dövmelerine gerek yok. Ayrıca bir ihalenin pazarlık usulü yapılması da neyin nesi? Nitekim ihalenin yapılış şeklini eleştiren CHP Milletvekili Utku Çakırözer, “Kanuna göre bir ihalenin pazarlık usulü ile yapılması için, doğal afet, salgın hastalık gibi ani ve beklenmeyen olayların yaşanması gerekiyor" ifadelerinde bulunmuş. Çakırözer, "TOKİ bu ihaleyi önce gizledi, sonra istediği firmayı davet etti, pazarlık yapıp sözleşmeyi imzaladı. 50 milyonluk inşaat, müteahhitlik ve peyzaj işi gizlendi. Eskişehir'in bu alanlarda son derece gelişmiş firmalarına güvenmemek de haksızlıktır” diye de devam etmiş. Her neyse... Yandaş Müteahhit Bey kardeşim; üzme kendini. Öyle inci gibi göz yaşlarını akıtıp da yüreğimizi dağlama. Sıkma tatlı canını... Olacağı buydu zaten... Siz ranttan pay alacağınızı mı zannediyordunuz yoksa? Ankara'da birilerinin ballı ihaleleri size vereceğini mi zannediyordunuz? Desteklediğiniz isimler kazansa bile avucunuzu yalayacaktınız. Şimdi yine avucunuzu yalıyorsunuz. Bir şey kaybetmediniz yani...
 

Vatan için yere düştüler 

Hakkari'ya bağlı Çukurca ve Yüksekova İlçeleri arasında bulunan bir sınır karakoluna, bölücü teröristler tarafından saldırı gerçekleştirildi. Irak sınırını korumakla görevli Seriveri Karakolu'nda maalesef 4 askerimiz şehid oldu. Sözleşmeli erler Erhan Çiyapul, Murat Şahin, Şevket Çetin ve Yener Kırıkçı'nın şehadetlerini Allah kabul etsin. Bu dört arslan parçası askerimiz terörle mücadelede toprağa düşen ilk şehitlerimiz değil. Sanırım ve maalesef son şehitlerimiz de olmayacak. 1990'lı yıllarda belini büktüğümüz terör örgütü – maalesef – 2000'li yıllarda yeniden toparlandı. O yıllarda açılım süreci içindeydik ve bölücülere 'Terörist' demek bile cesaret istiyordu. Hemen "Bunlar kandan beslenen Ce Ha Pe'liler. Biz Güneydoğulu olsak, biz de dağa çıkardık" diye hakkınızda bir karalama kampanyası düzenlenirdi. Terörist başının Türk Bayrağı önünde esas duruşa geçip, "Annem de Türktür. Yapabileceğim bir şey varsa hallederiz" diye köpekleştiği yıllar geride kaldı. Yerine teröristlerin sınırda çiçeklerle karşılandığı bir döneme girdik. Neyse ki son zamanlarda aklımız biraz başımıza geldi ve terörle yeniden mücadele ediyoruz. Tabii suçlu yine 'Ce Ha Pe ve İYİ Parti zihniyeti'. Yerseniz artık... Nitekim 4 şehidimizin haberi kalplerimizi yaktığı esnada bir gazete söz konusu terör saldırısını AK Parti'nin İstanbul'u kaybetmesine bağladı ve "Mutlu musun Ekrem?" diye manşet attı. Bir şehit acısını bile birlikte yaşamaktan aciziz. Şehitlerin vatan için toprağa düşmesini bile iç siyasal çekişmelerimize alet ediyoruz. Gazeteci olmaktan bu kadar utandığım bir dönem yaşamamıştım...