ALIŞ SATIŞ
Koronavirüs etkilerini sınırlamak için tahvil alımlarını artıracağını açıklayan Merkez Bankası (TCMB) geçen hafta toplam 9.3 milyar TL ile rekor alım gerçekleştirdi. TCMB verilerine göre banka bir haftada daha önce bu miktarda bir alım gerçekleştirmemişti. TCMB'nin geçmiş bazı yılların tamamında bile geçtiğimz hafta hızında olmamıştı.
Bankacılar TCMB'nin Cuma günü bankalar aracılığıyla işsizlik Sigortası Fonu'na ait 5 milyar TL tahvil alımı yaptığını söylediler. TCMB tarihinin en büyük tahvil alım programlarından birini koronavirüse karşı atılacak adımlar arasında açıklamış durumda.
TCMB'nin 2019 sonundaki tahvil portföyünü 19 milyar TL'den bilançosunun yüzde 5'ine yani yaklaşık 32-33 milyar TL'ye çıkaracağını açıklamıştı. Banka daha sonra alımların önden yüklemeli gerçekleştireceğini, yüzde 5 limitini de yükseltebileceğini
açıkladı.
TCMB İşsizlik Sigortası Fonu'nun artan nakit ihtiyacını da gözeterek piyasa yapıcı (PY) bankalar aracılığıyla fonun elindeki tahvilleri alacağını da söyledi. Öte yandan bu alımların daha önce belirlenmiş limitlerin dışında değerlendireceğini de açıkladı. İşsizlik Fonu'nda Şubat sonu itibarıyla büyük bölümü Hazine tahvillerinde 131.6 milyar TL bulunuyor. TCMB'nin alacağı tahvillere yönelik şuan belirlediği bir üst limit bulunmuyor.
TCMB aslında yılbaşından beri ikinci piyasadan alımlarına devam ediyor. İşlemciler TCMB'nin geçen hafta Pazartesi ve Çarşamba günleri itibarıyla tahvil alımlarına "oldukça" hız verdiğini söylemişlerdi. Beklenti Hazine borçlanmasının da önümüzdeki 3 ayda 80 milyar TL'yi aşacağı bir dönemde TCMB'nin alımlara hız vereceği geçen haftanın 5 milyar TL tahvil alımı ile tamamlanacağı yönünde idi. Ancak TCMB işlemcilerin ilk öngörülerininden de üzerinde alım gerçekleştrirdi. Koronavirüsün ekonomide yaratacağı tahribatı gidermek için hükümet tarafından atılan adımların bir bölümü İşsizlik Sigortası'ndan finanse edilecek. Bunların başında ise işsizlik maaşı ve kısa çalışma ödeneği yer alıyor.
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak da "Gerek İşsizlik Fonu'nun sağlam bilançosu, gerek ekonomi kurumlarının ellerindeki araçlar sürecin uzaması durumuna karşı da güçlü duruşumuzun sürmesi için önemli bir destek sağlayacaktır" açıklamasıyla önümüzdeki dönemde de bu kaynağın kullanabileceğine vurgu yapıyor.
Türkiye ihracatında 14 yıldır üst üste lider sektörlerinden olan otomotiv endüstrisi, başlıca pazarı olan Avrupa Birliği ülkelerinde etkili olan koronavirüs salgını nedeniyle Mart ayı ihracatında bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 28,5 düşüş yaşadı. OİB verilerine göre, sektör ihracatı geçen ay 2,1 milyar dolar oldu. Türkiye'nin toplam ihracatında yine ilk sırada yer alan endüstrinin payı ise yüzde 15,4 oldu. Mart ayında tüm ana ürün gruplarında çift haneli düşüş olurken, AB Ülkelerine ihracatta ise bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 31 düşüş yaşandı. Otomotiv endüstrisinin 2020 yılının Ocak-Mart dönemini kapsayan ilk çeyreğinde ise ihracatı yüzde 10 düşerek 7 milyar dolar olarak gerçekleşti.
Binek otomobil ihracatı yüzde 33 azaldı
Verilere göre, Mart ayında ürün grupları bazında binek otomobil ihracatı yüzde 33 azalarak 789 milyon dolar oldu. Tedarik Endüstrisi ihracatı yüzde 19 azalarak 770 milyon dolar, Eşya Taşımaya Mahsus Motorlu Taşıtlar ihracatı yüzde 35 azalarak 301 milyon dolar ve Otobüs-Minibüs-Midibüs ihracatı yüzde 44 azalarak 103 milyon dolar olarak gerçekleşti.
Tedarik Endüstrisinde en büyük pazar olan Almanya'ya ihracatta yüzde 22 azalma görülürken, Fransa'ya yüzde 42, Birleşik Krallık'a yüzde 28, İtalya'ya yüzde 34 düşüş, Romanya'ya yüzde 12 artış oldu. Binek otomobillerde önemli pazarlardan Fransa'ya yüzde 49, İtalya'ya yüzde 75, İsrail'e yüzde 47, Almanya'ya yüzde 32, Polonya'ya yüzde 24 düşüş yaşanırken, Belçika'ya yüzde 24, Mısır'a yüzde 118, ABD'ye yüzde 33 artış kaydedildi. Eşya Taşımaya Mahsus Motorlu Taşıtlarda İtalya'ya yüzde 50, Almanya'ya yüzde 14, Birleşik Krallık'a yüzde 49, Fransa'ya yüzde 59, ABD'ye yüzde 54 ihracat düşüşü, Slovenya'ya ise yüzde 50 artış yaşandı.
Otobüs-Minibüs-Midibüs ürün grubunda ise Fransa'ya yüzde 62, Almanya'ya yüzde 31, İtalya'ya yüzde 13, Romanya'ya yüzde 99 düşüşü görülürken, Çekya'ya yüzde 388 artış oldu.
Almanya'ya ihracatta yüzde 25 düşüş, Mısır'a yüzde 51 artış
Verilere göre, endüstrisinin en büyük pazarı olan Almanya'ya Mart'ta yüzde 25 azalma ile 292 milyon dolar ihracat yapıldı. Yine Fransa'ya yüzde 46 düşüşle 183 milyon dolar ihracat olurken, Birleşik Krallık'a da yüzde 26 gerileme ile 181 milyon dolar ihracat gerçekleştirildi. Geçen ay önemli pazarlardan İtalya'ya yüzde 56,5, İspanya'ya yüzde 47, Polonya'ya yüzde 29, İsrail'e yüzde 40, Romanya'ya yüzde 26 ihracat düşüşü, Slovenya'ya yüzde 14, Mısır'a yüzde 51 artış yaşandı.
Almanya'ya yaşanan düşüşte tedarik endüstrisi ve binek otomobiller, Fransa ve İtalya'ya yönelik düşüşte binek otomobiller, Birleşik Krallık'a olan düşüşte ise eşya taşımaya mahsus motorlu taşıtlar ihracatlarında gerileme yaşanması etkili oldu. Slovenya'ya eşya taşımaya mahsus motorlu taşıtlarda, Mısır'a ise binek otomobillerde yaşanan artışlar ihracata katkı yaptı.
AB'ye ihracat yüzde 31 düştü
Verilere göre, geçen ay ülke grubu bazında en büyük pazar olan Avrupa Birliği ülkelerine ihracat yüzde 31 düşüşle 1 milyar 518 milyon dolar oldu. AB Ülkeleri, endüstri ihracatından yüzde 73,6 pay aldı. Yılın üçüncü ayında Ortadoğu Ülkelerine yüzde 37, Bağımsız Devletler Topluluğu ülkelerine yüzde 18 düşüş yaşandı.
Uluslararası Finans Enstitüsü'nün (IIF) haftalık raporunu göre Kovid-19 salgını küresel pay piyasalarında tarihi fiyatlamalara neden oluyor.
Buna göre Kovid-19, 2020'nin ilk çeyreğinde küresel pay piyasalarında yüzde 20'lik değer kaybına yol açarken, işlem gören şirketlerin piyasa değeri 18 trilyondan fazla değer kaybederek 70 trilyon doların altına geldi.
Özellikle son iki haftada uygulamaya alınan genişlemeci para ve maliye politikalarıyla son zamanlardaki kayıpların kısmen telafi edilmesine rağmen, Kovid-19 sebebiyle devam eden belirsizlikler bütün varlık fiyatlarından aşırı oynaklığın devam etmesine neden oluyor.
Salgınının ne kadar süreceğine ilişkin belirsizlikler halihazırda küresel çapta özel sektör gelirlerinde yüzde 10'luk bir düşüşe yol açacağı tahmin edilirken, bu tahminler Çin'de yüzde 5, Latin Amerika'da yüzde 25 olmak üzere değişiklik gösteriyor.
Yıl başından bu yana yapılan aşağı yönlü revizyonlarda, şirket gelirlerinin Japonya'da yüzde 7, ABD'de yüzde 8 civarında azalacağı yönündeyken, Avro Bölgesi için yüzde 12'lik, Kanada içinse yüzde 13'lük bir gelir kaybı yaşanabileceği tahmin ediliyor.
Analistler, şirket gelirinde yaşanabilecek düşüşe yönelik revizyonlarında tahminlerini 2008 finansal krizine göre çok daha hızlı şekilde indiriyor.
Salgının ne tür bir yol izleyeceğine dair belirsizlikler yüzünden geleneksel değerleme modelleriyle hisse senetlerini değerlemek, bir hissenin adil değerinin bulunması, gittikçe zorlaşıyor.
IIF, bu durumu göz önüne alarak yaptığı çalışmada dönemsel olarak ayarlanmış fiyat/kazanç oranının (CAPE) görece daha sağlıklı fiyatlamaya yardımcı olacağını bildiriyor.
Nobel ekonomi ödüllü Robert J. Shiller'in değerleme hesaplarında kullanmasıyla yaygınlaşan CAPE, bir hisse senedinin son 10 yıldaki ortalama reel getirisinin hisse senedi fiyatına bölünmesiyle elde ediliyor, böylece enflasyondan arındırılan verinin daha güvenilir olması amaçlanıyor. CAPE'nin düşük olması hisse senedinin iskontolu, yani gerçek değerinin altında işlem gördüğünü gösteriyor.
ABD pay piyasalarında işlem gören şirketlerin CAPE rasyoları marttaki düşüşle birlikte 2015-2019 ortalamasının ortalamasının altına inerken, 2008-2009 seviyelerinin ise oldukça üzerinde bulunuyor. IFF, 2008-2009'deki seviyelere ulaşmanın ABD'de 4 yılı bulduğunu hatırlatıyor.
CAPE oranı, Almanya, Fransa ve gelişmekte olan ülke pay piyasalarında işlem gören şirketlerde ise tarihi diplerde seyrediyor. Almanya ve Fransa'daki şirketler 2008 küresel finans krizindeki seviyesine inerken, Avro Bölgesi şirketleri ABD'deki eşdeğerlerine göre yüzde 40 iskontolu görünüyor.
Buna karşılık,İspanya ve İtalya pay piyasalarında gözlemlenen yüksek CAPE oranları, bu piyasaların hala aşırı değerli olduğunu ve olası fiyat oynaklığı riskini beraberinde getirdiğini ifade ediyor.
Salgın sebebiyle gelişmekte olan ülkelerde yaşanan portföy çıkışları, bu bölgelerdeki şirketlerin ABD şirketleri ile karşılaştırıldığında tarihteki en iskontolu dönemi yaşamalarına neden oluyor. Gelişmekte olan ülkelerdeki şirketler, ABD şirketleri ile kıyaslandığında yüzde 65 daha ucuz görünüyor.
IIF, bir çok düşük ve orta gelir grubuna ait ülkenin Kovid-19'un etkileriyle mücadele etmek için Uluslararası Para Fonu'na (IMF) başvurmasına rağmen, bu ülkelerin CDS primlerinin son dönemde oldukça yükseldiğine dikkati çekiyor.
Düşük ve orta gelir grubuna ait bir çok ülkenin dış borcunun yüzde 25'inin devlet garantisi altında olması sebebiyle bu ülkelerin borçlanma maliyetleri geçen 10 yıla göre önemli derecede yükselmiş görünüyor.
Küresel ticari aktivitenin önemli derecede yavaşlamasıyla birlikte yabancı ülkede yaşayan yerlilerin daha az nakit akışı sağlayacağı tahmin edilirken, bu durum bu ülkelerin dolar bazlı likidite sıkıntısı yaşayabileceklerini ortaya koyuyor.
Buna göre, bu gruptaki 89 ülke yıl sonunda devlet tahvilleri ve kredi ödemeleri için 180 milyar dolara ihtiyaç duyarken, bu ülkelerin devlet ve devlet garantisi altındaki borç kompozisyonunun yüzde 65'i dolardan oluşuyor.
Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği (Tarım Kredi) Genel Müdürü Fahrettin Poyraz, bu yıl yaklaşık 700 bin ton ürünü sözleşmeli üretim kapsamında alacaklarını belirterek, "Geçen yıl 400 milyon lira civarında olan sözleşmeli üretim hacmimizi 2020 yılında 1 milyar liraya yükseltmeyi hedefliyoruz." dedi.
Poyraz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Tarım Kredi'nin sözleşmeli üretim ve 2020 yılı tarımsal ürün alım hedeflerine ilişkin bilgi verdi.
Tarımda zaman zaman üreticilerin yüksek gelir beklentisiyle aynı ürüne yönelmelerinden kaynaklanan sıkıntılar yaşandığına işaret eden Poyraz, talep fazlası ürünlerin çoğu zaman hasadının bile yapılmadığını söyledi.
Poyraz, bazı fırsatçıların fiyat yükseltme beklentisiyle üreticilerin ürünlerini alarak depoladıklarını ve bundan dolayı piyasada dönem dönem belli ürünlerde sıkıntılar yaşandığını belirterek, "Bazı dönemlerde de para etmez düşüncesiyle bazı ürünlerde ekim yapılmaması nedeniyle fiyatlarda aşırı yükselme, hatta ithalat mecburiyeti yaşanmakta. Bundan dolayıdır ki sözleşmeli üretim modeli elzem bir duruma gelmiştir." değerlendirmesinde bulundu.
Bu yıl sözleşmeli üretim modeline ağırlık vereceklerini dile getiren Poyraz, şöyle konuştu:
"Çiftçi bir yıl önceki hasada bakıyor, fiyata bakıyor, geçen sene patates fiyatları çok fazlaydı, bu sene de fazla olur diyor ve patates ekiyor. Üretim sürecinin planlanması gerek. Bu yıl yaklaşık 700 bin tonluk ürünü sözleşmeli üretim kapsamında alacağız. Geçen yıl 400 milyon lira civarında olan sözleşmeli üretim hacmimizi 2020 yılında 1 milyar liraya yükseltmeyi hedefliyoruz."
Poyraz, Tarım Kredi'nin çiftçilerden arpa, buğday, mısır, ayçiçeği, çeltik, yaş sebze ve kuru üzüm gibi en az 300 çeşit tarımsal ürünü değer fiyattan alarak piyasaya arz ettiğini söyledi.
Planlı üretim sürecine ilişkin bilgi veren Poyraz, şunları kaydetti:
"Öncelikle güven için kamusal destek şart. Bu konuda da Bakanlıklarımızın daha önceden verdiği desteklerin sonraki dönemde de devam edeceğine inanıyorum. Çiftçi organizasyonları ve süreçlerin diğer aktörleri hem üretim hem de üretimden sonraki süreçte aktif rol oynamalı, çok yüksek fiyatlar ve kötü iklim koşulları için tedbirler alınmalıdır. Hepsinden önemlisi üretici ve üretici muhatabı arasında sözleşme kurulması ve teminat niteliği kazandırılması gerekmektedir. Yani üretici, üreteceği ürünün planlamasını tohumdan itibaren yapacak, ürünü alacak olan muhatap ile sürecin en başından itibaren sözleşme yapacaktır. Bu sayede hem üretici dalgalanan fiyatlardan asgari seviyede etkilenecek, hem de pazar fiyatlarındaki artışların önüne geçilecektir"
Geçen yıl 760 bin ton ürünün 1 milyar 250 milyon lira bedelle üreticilerden alındığına dikkati çeken Poyraz, 2020 yılı ürün alım hedeflerinin 2,5 milyar lira, orta vadede ise 5 milyar lira olduğunu söyledi. Poyraz, bu yıl içinde 3 milyon dekarlık tarım arazisinde üretimi planlanan toplam 1 milyon 600 bin ton ürünü üretici ortaklardan alarak pazarla buluşturacaklarını bildirdi.
Piyasada gıda fiyatları üzerinde doğrudan etkisi olan ayçiçek, bakliyat, çeltik, dane mısır, makarnalık buğday, ekmeklik buğday, salçalık domates gibi ürünler üzerinden de çalışmalar başlattıklarına dikkati çeken Poyraz, bu çalışmayla hem üreticilerin hem de vatandaşların ekonomik fayda sağlamasını amaçladıklarını kaydetti.
Sağlık Bakanlığı ile Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığının aldığı karar doğrultusunda, "ePttAVM.com" üzerinden vatandaşlara dağıtılacak maskeler PTT Kargo tarafından ücretsiz olarak adrese teslim edilecek.
PTT AŞ'den yapılan yazılı açıklamaya göre, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığının aldığı karar doğrultusunda ePttAVM.com üzerinden vatandaşlar, kendileri ve aile bireyleri için ücretsiz maske temin edebilecek.
Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınına karşı alınan tedbirler kapsamında ePttAVM.com üzerinden 20-65 yaş arasındaki her vatandaşa ücretsiz sağlanan maskelerin, kargo gönderimleri PTT Kargo ile ücretsiz yapılacak.
Maske temini için https://maske.epttavm.com adresindeki formu doldurmak yeterli olacak.
Vatandaşların her hafta 5 adet maske alma hakkı bulunurken, ücretsiz maske temini, 65 yaş üzeri ve 20 yaş altı vatandaşları kapsamayacak.
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...