Kazım Kurt’a nazar değdi

CHP’de kongre süreci devam ediyor. Doğal olarak gözler Tepebaşı ve Odunpazarı kongrelerine çevrilmiş durumda.
Tepebaşı’nda iki adaylı yarış vardı. Ahmet Ataç için ‘zor’ günler yaşandı. Yaşanması da muhtemel... Deneyimli Ataç ‘dengeleri’ gözetip süreci az zararla atlattı.
Odunpazarı İlçe Kongresi de yapıldı... Delege seçim sonuçlarına bakınca ‘gün tadında’ geçmesi bekleniyordu. Hatta kongrenin ‘şova’ dönmesi için hazırlık yapıldı. Gövde gösterisi yapılacaktı.
Ama fakat lakin... Kongre sürecinde ve kongre günü CHP’ye ve Kazım Kurt’un hanesine ‘eksi’ yazacak bazı gelişmeler yaşandı.
Öncelikle kongre yeri son derece yanlıştı! Bir süre önce AK Partili Volkan Doğan’ın tam anlamıyla ‘şov’ yaptığı yerin tercih edilmesi ‘siyasi’ açıdan sıkıntılı geldi bana. İki kongre arasında ‘kıyas yapılacağı’ tahmin edilmeliydi. Nitekim yapıldı da... Sonuç Doğan bir kez daha ‘şov’ yaptı. Hem de ‘rakibi’ CHP kongresi üzerinden...
CHP’liler, belediye desteğine rağmen Doğan’ın doldurduğu salonu dolduramadı. AK Parti kongresinde salon insanları almamıştı. Dışarıda da hatırı sayılır kalabalık vardı. CHP kongresinde ise salondaki ‘boş’ yerler göze çarpıyordu.
İki kongrede aynı doluluk oranı olsa bile Doğan yine kazançlı çıkardı. Bu seferde Doğan ‘tek başına’ “belediyeye, CHP’ye” kafa tuttu denecekti.
Öte yandan CHP kongresinde yaşanan ‘Ayten Kızılsu Vakası’ her şeyin önüne geçti. Kızılsu’yu CHP’liler iyi tanır! AK Parti’nin demokrasi anlayışını eleştirirken sık sık ‘Ayten Kızılsu vakasını’ hatırlatırlar.
Kızılsu, 2012’de il başkanı olmak istedi. Adaylığını açıkladı, ancak Erdoğan’ın da katıldığı kongrede ‘sudan bahanelerle’ adaylığına izin verilmedi! Hatta adaylığını engellemek için ‘stattaki bir odaya kilitlendiği’ iddia edildi.
Ayten Kızılsu Vakası böyle...
CHP’ninki nasıl?
Ferda Kavaklı, ilçe başkanlığı için adaylığını açıkladı. Akın Sallarel’e rakip oldu! Rakip dediysek lafın gelişi... Yoksa ‘delege’ seçim sonuçları Kavaklı’nın ‘rakip’ olmadığını gösteriyor. Birkaç gün önce Kavaklı ile ilgili iddiaları gündeme getirdim.
Adaylığının ‘sıkıntılı’ olabileceğini yazmıştım. Bu denli ‘sıkıntı’ olacağını tahmin etmemiştim. Kavaklı’nın tüzük gereği aday olamayacağına karar verilmiş!
Sonrası karışık...
Bildik CHP görüntüleri...
Adaylıktan çekilen Kavaklı, sitem dolu sözlerle salonu terk etti. Velev ki tüzük izin vermiyor ama ‘adaylığına’ izin verilse ne olurdu? Üstelik ‘risk’ de yok!
Kavaklı da sütten çıkmış ak kaşık değil! Partisini düşünse böylesine ortalığı ayağa kaldırır mıydı? İki tam sayfa açıklama falan... Birileri Kavaklı’yı ‘yarışsın’ diye çıkarmamış sanki... Amaçlarına da ulaştılar sanırım.
İl Başkanı Özkar’a ne demeli? Bir gün önce adaylarla buluşup ‘pusula renklerine’ karar veren Özkar, göz göre göre gelen ‘krizi’ yönetemedi!
Hepsini ve her şeyi geçtim... Kazım Kurt gibi bir politikacı tüm bunlara neden engel olamadı? Bu şehirde bu krizi ‘ustalıkla’ yönetecek, partisini bu işten zarar görmeden çıkaracak bir kişi varsa o da Kurt’tur. Bu arada olan Sallarel’e, ekibine, partisine ve dolayısıyla Kurt’a oldu. En güzel günleri böylesine sıkıntılı geçti.
Kazım Abi’ye nazar değdi sanırım. Seçimleri şöyle sorunsuz atlattı, böyle güzel halletti, Büyükdere’yi bile aldı derken hiç beklenmedik bir ‘krizle’ karşılaştı. Kızılsu Vakası’na yeniden dönecek olursak...
AK Parti’deki ‘biat kültürüne’ paralel olarak ‘işaret kültürünü’ geliştiren CHP, az kalsın Kavaklı’yı odaya kilitleyecekti! Salonu terk etmese belki de olabilirdi. Bu hızla giderse iki kongre sonra onu da görürüz!
Sorum şu; partinin zarar görmemesi için bazen ‘tüzük’ görmezden gelinebilir mi? Bu haftaki konumuz belli oldu. Böyle bir giriş yapalım...