Gökyüzüne Yükselen Çınar...

Gökyüzüne Yükselen Çınar...

18 Ağustos 2014 03:00
A
a
Sütiş Eskişehir
 
1926 Yılında Sakarya’nın Hendek İlçesinde mütevazı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi...
1943 Yılında henüz 17 yaşındayken Beşiktaş Genç Takımıyla başlayan siyah-beyaz renklerden oluşan büyük aşkı son nefesine kadar sürdü...
Onun futbolculuk ve yöneticilik devrindeki duruşu, hizmetleri, başarıları ve yüksek karakteri adeta destansı bir öykü oldu...
O ünlü bir iş adamı değildi...
Dev bir holdingin veliahtı hiç değildi...
Büyük bir kulübü yönetmek için günümüzün başkanlık kriterlerine  haiz değildi ama ondan çok daha fazla beşeri özelliklere sahipti...
Her şeyden önce insandı sonra da adamdı...
 
   *  
1984-2000 Yılları arasındaki 16 yıllık başkanlık dönemine sığdırdığı 5 Süper Lig, 4 Türkiye Kupası, 4 Cumhurbaşkanlığı, 2 Başbakanlık ve 6 TSYD Kupası bile onun Türk Futboluna kazandırmak istediği “Fair-Play ruhu ve ahlak değerlerinin” yanında çok yavan kalıyordu…     
Yaşamı boyunca futbolun etik değerlerinden asla taviz vermedi. Kazanmak uğruna ahlak dışı her girişimi mübah sayan anlayışın hep karşısında oldu...
Onun için ne pahasına olursa olsun kazanmak sporun ruhuna aykırıydı. Kazanmaktan çok daha önemli olan renk aşkıydı, centilmenlikti, futbolun ahlaki değerleriydi...
Ömrünün sonuna kadar bu ilkeleri savundu...
Başkan olduğu ilk kongredeki şu sözlerini 16 yıl sonra 2000’de ki veda konuşmasında da bir kez daha yineledi: “Herkesi bir zaman için aldatabilirsiniz, Bazı kişileri her zaman aldatabilirsiniz, Ama herkesi her zaman aldatamazsınız! Ben kimseyi hayatım boyunca aldatmadım!”
İşte bu ifadeler, belkide tüm spor camiasına hatta insanlığa  yıllarca ışık tutacak sözlerdi...
Toprağa verilirken bu şerefli yaşamın karşılığını fazlasıyla gördü...
 
           *
Onu sonsuzluğa uğurlarken Sarı-kırmızılısı, Sarı-lacivertlisi, Bordo-mavilisi, Siyah-Kırmızılısı, Yeşil-beyazlısı hemen bütün renkler bir süreliğine de olsa gökkuşağının altında sevgi yumağı haline geldi...
Devlet erkanının bir kısmı, sporumuzun akil adamları, toplum mühendisliğine soyunan oportünist isimler uzatılan mikrofonlara “Seba”nın sağlığında esirgedikleri çok güzel sözleri söylediler...
Ama içlerinde birinin tümceleri vardı ki bütün güzel sözlerin sanki özeti gibiydi...
UEFA’nın önde gelen spor adamı ”Şenes Erzik” aynen şunları söylüyordu:   “Biz insanlığı Seba’dan öğrendik. Umarım yeni nesillerde ondan çok şeyler öğrenir!”
Bu sözlerin üzerine başka ne söylenebilir bilemiyorum?
Futbol dünyamız sağlığında onu yeterince anlayamadı...
Onu en çok inciten “Ahmet Dursun, Seba gitsin” tezahüratını haykıranlar bile sanıyorum bu gün kendi vicdanlarıyla hesaplaşma içindeler...
Her fırsatta verdiği tevazu mesajları her geçen gün ülke sathına dalga dalga yayılıyor...
Asıl endişem son yirmi yılda futbol statlarını, gladyatör arenalarına çeviren, ne pahasına olursa olsun kazanmaktan başka hedefi olmayan, insani değerleri ayaklar altına almaktan çekinmeyen “Makyavelist” eğilimli yönetici ve başkanlar bu hüzün töreninden ne gibi dersler çıkardılar?
                                *
Türk Futbolunun bu çok önemli ismini ebediyete uğurlarken hiç düşündük mü?
İnsanlarımız yaşarken gereken önemi veriyor muyuz?
Böyle değerlerimize sağlıklarında sahip çıkabiliyor muyuz?
Bu sorulara hangimiz evet diyebilir?
“Seba”nın fikirlerine, düşüncelerine ve ideallerine hâlâ sahip çıkma fırsatımız var...
Dilerim, futbolumuza saçılan kin ve nefret tohumları, en azından “Seba”nın cenazesinde yaratılan barış ikliminden etkilenir...
Dilerim, statlarımızda ve tribünlerimizde sevginin, barışın ve hoşgörünün hakim olduğu yeni bir sayfa açılır...
Bakın, “Seba”nın son yolculuğunda onun yanında olabilmek, onu uğurlamak için İngiltere’den kalkıp gelen “Gordon Milne” in şu duygu dolu sözlerine...
Aynen şöyle diyor: “Duygularımı tarif etmekte zorlanıyorum. Çünkü Süleyman Seba’yla yaşadıklarımız kitaplara sığmaz. Onun gibi insanlara, yalnızca Türkiye’nin değil tüm dünyanın ihtiyacı var...”
Tüm halkımızın yüreğinden taşan sevgi seliyle göklerin en yüksek katına uçan en büyük kartalın yaşam felsefesi umarım giderek çirkinleşen futbolumuza yeni bir soluk getirir...
Ve bir “Eskişehirsporlu” olarak, futbolumuzun bu ulu çınarının aziz hatırası karşısında dudaklarımdan dökülen şu eşsiz dizeleri mırıldanarak  tazimle eğiliyorum...
“Ölümle yaşamı ayıran çizgi, Siyahla beyazı ayıramaz ki...
 Her yolun sonunda ölüm olsa da Sevenleri kimse ayıramaz ki...” 
Ercan Kardeşler Kuyumculuk
1000
icon
Gürkal Kartal 13 Ağustos 2019 17:05

Eline yüreğine sağlık süper bir yazı efsane başkan Işık’lar içinde uyusun

0 0 Cevap Yaz
Bu Eskişehir haberi ilginizi çekebilir! İlginç Eskişehir haberi