Anastra’nın tarihi

21 Eylül 2016 09:00
A
a
Sütiş Eskişehir
40 yıllık dostum, arkadaşım "Coşkun Kartal", 7 Eylül tarihli yazısında "anastra"nın Eskişehir'e nasıl geldiğini anlatıyor:
- NATO’ya üye olduktan sonra eğitim için ABD’ye giden askerler getirdi bu oyunu Eskişehir'e...
1952 yılında ABD'ye giden subay ve astsubaylar, oyunu ilk kez Konak Kahvesi’nde oynar görüldüler...
51 sayı ile açılan el, yerde birikmiş kağıtları "işlemek için en dibe dalabiliyor", karşı taraf bu sırada "sıfır" yaparsa elindeki sayılar kadar ceza üstleniyordu...
……..
Coşkun, bu tarihi bilgiyi yine Eskişehir kökenli olan eski TRT muhabiri "Korkmaz Boyacıyılmaz"dan almış...
Bildiğimiz tek oyundur "anastra..."
Askerde "poker" öğretmeye kalktılar, yanaşmadık... Ama anastra öğretmeye çalıştık...
Bir film gibidir bizim için…
Nasıl izlerken iki saattte kafanızı sadece beyaz perdedeki senaryo ile boşaltıp doldurursunuz...
Anastra da öyle...
"Kafanızı dinlendirir..."
……..
Sevgili Coşkun...
Korkmaz Bey'e de ilet lütfen...
Çok şey değişti bu oyun üzerinde Eskişehir'de!
"Rahmi Emeç, açmadan yere dalar!"
Rahmetli "Kemal Gültekin" hoca, cezaları bile "sayı" diye sayardı…
Daha güzelleri de var...
Örneğin, "Beyti Çemen" cezaları öyle bir sayar ki, izleyenlere parmak ısırtır:
"Altmışiki, matmışiki, yetmişiki, metmişiki!"
……..
Yaaa Coşkun, işte böyle...
Al Korkmaz'ı da gel Eskişehir'e, bir dörtlü yapalım Eğit-Der'de...
Nasıl olsa artık...
"Bu oyun sivillerin elinde!.."
 ------------------------
 
Günün Şiiri
Bulut
Yok yok geçti, gülüyorum işte
Günlük düzenindeyim yaşamanın
Yüzüme bakma öyle
Dışarı çıkarım biraz sonra
Rastladığımla konuşurum
Karnım acıkır sarılırım yaşamaya
Yok yok geçti işte
Görmüyor musun sevincimi, uçuyorum...
                                                     N. Ulvi Akgün (Varlık-1958)
 ------------------------------------
Foto : Harun Karacan
Foto; Orhan Kesikoğlu
 
Kesikoğlu'ndan Karacan'a özel:
Ne dilimiz sürçüyor ne de daktilonun tuşları sapıtıyor!..
Kusura bakmayın...
Bizim için değişmez:
"Hava Hastanesi'dir orası..."
Çok yazdık, çizdik...
Adını "Asker Hastanesi" yaptılar, kimsenin umurunda bile olmadı...
Sağlık Bakanlığı’na devredilince, belki de çok arayıp buldular adını:
"Yunus Emre Devlet Hastanesi 2 Eylül Ek Binası..."
Yapmayın, etmeyin dedik...
Eskişehir'e yakışmaz...
"Hava Hastanesi bir markadır..."
"2 Eylül" güzel, hiç değilse...
"2 Eylül Hava Hastanesi" yapın dedik ama dinletemedik...
O kadar çok hak verilen tepki aldık ki, saymak mümkün değil... Ama içlerinden birini aktarmak istiyoruz...
Halen İstanbul'da yaşayan işadamı "Orhan Kesikoğlu"ndan:
-Hava Hastanesi ile ilgili yazınız beni çok duygulandırdı, ben Hava Hastanesi’nde doğdum. Babam orada görev yaptı. O hastanenin ismi Eskişehir'in bir simgesi idi. Bir adres sorana, eğer oralardaysa "Hava Hastanesi'nin önünde-arkasında" derdik. "Ek Bina" denileceğine "Eskişehir Hastanesi" denilseydi.
"Eskişehir'lilerin gözünde ikinci plana atılmasaydı..."
Sn. Vekilimiz "Harun Karacan" kaza geçindiğinde tüm sevenleri Hava Hastanesi'nden kendisinin sağlıklı çıkması için duacı olduk. Sanırım kendileri de o hastaneye "ek bina" ismini yakıştırmamıştır.
Eğer bir düzeltme yapılması için çaba gösterirse, gurbette yaşayan bir Eskişehirli olarak en çok sevinenlerden biri olacağım...
"Lütfen sevgili Karacan..."
 -----------------------------------
Uçan Kuş’tan
Kendime yalan söylemeye başladığımdan beri...
"Kimseye güvenmiyorum artık abi!.."
---------------------------
Günün Sorusu
Parkta oynayan çocuğa bakın...
Tüm çocuklara bakın...
Nelere boyun eğecekler, nelerden korkacaklar?
“Neye inanacak, kime biat edecekler?”
-----------------------------
Gerilim
İktidar, bu ülkenin çocuklarını çalıp çalıp kendi korkunç iklimine kaçırıyor.
Ve biz seyrediyoruz...
"Melul melul seyrediyoruz!.."
                                            Mine Söğüt
 ----------------------------
Napolyon ve Vaterloo
"Napolyon" dünyaya tekrar gelmiş...
Başkan "Obama", imparatoru Beyaz Saray'a davet etmiş.
Viskiler içilmiş, Napolyon duygulanıp, "Sayın Obama" demiş:
"Görkemli silah gücünüz bende olsaydı Vaterloo'da İngilizlere yenilmezdim..."
Bir süre sonra Napolyon Kremlin'e davet edilmiş.
"Putin"le votkalar içilirken dayanamamış ve "Sayın Putin" demiş:
"Sizinki gibi gizli bir servisim olsaydı, ben Vaterloo Savaşı'nı kesinlikle kaybetmezdim.
Günün birinde de yolu Ankara'ya düşmüş.
"Erdoğan"la yemek yerken "iki tek ayran" atmış ve yine duygulanmış Napolyon...
"Sayın Erdoğan, sizin elinizdeki basın benim zamanımda olsaydı" demiş :
"Vaterloo Savaşı’nı kaybettiğimi kimse duymazdı!.."
-----------------------
Bayram Namazı
Temel’in bir akrabası ölmüş ama cenaze namazına gitmemiş. Nedenini soranlara da "Cenaze namazını kılmasını bilmiyorum" demiş.
Bir süre sonra da kaynanası ölmüş, Temel de namazda ve en ön sırada...
"Hani bilmiyordun?" diye soranlara da gülerek yanıt vermiş:
"Bu cenaze değil ki, Bayram Namazı..."
 --------------------------------
Bal gibi alınır
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın görevden alınan ve yerlerine kayyım atanan belediye başkanları için söyledikleri hala tartışılıyor...
Ne demişti?
"Seçilmiş olmak, size sınırsız devlet, millet aleyhinde tasarruf yetkisi vermez. Çalışma alanın neyse, bu alan içinde çalışacaksın."
Erdoğan'a göre, "çalışma alanı dışına çıkan" seçilmişler "Bal gibi" de görevden alınır.
Bu sözlere herkes katılıyor.
Sadece belediye başkanları için değil, başta cumhurbaşkanı olmak üzere, milletvekilleri ve muhtarlar da dahil, bütün "seçilmişlerin", bugüne kadarki eylem ve söylemlerinin bu ölçüte göre değerlendirilmelerinin gerekli olduğu öne sürülüyor.
------------------------------
Aşık Mahsuni Şerif’ten
-Bizim memleketten haber sorarsan...
"Kimi açtır kimi toktur efendim."
- Koltuğu bulanlar bizi unuttu...
"Arada sürenen çoktur efendim."
-Avukat elinden hakim şaşırdı...
"Adalet sabrını böyle taşırdı."
-Soyguncu fakirde boza pişirdi...
"Akıl fikir vicdan yoktur efendim."
----------------------------------------
 Günün Olayı
Geleceğe ilişkin düşleri “laik, çağdaş” eğitimdi... Bunu başardı. Bakırköy'de "Taş Mektep"i kurdu...
Kimdi o?
"Tarık Akan..."
                                        Hikmet Çetinkaya
-------------------------------
Günün Biberi
Benim jenerasyonumda bir insan, çabalarının meyvesini görmeme durumuna mı üzülmeli, yoksa daha kötülerini yaşayamayacak olduğu için teselli mi bulmalı? Şu an bilemiyorum...
                                                                                                                       Levent Kırca
Ercan Kardeşler Kuyumculuk
1000
icon

Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...

Bu Eskişehir haberi ilginizi çekebilir! İlginç Eskişehir haberi