Soner Yüksel yazdı
2 senedir ne idiği belirsiz, neden inat edildiği anlaşılamayan bir yaz saati uygulamasına mecbur bırakılıyoruz.
Öyle böyle değil, gerçekten hayatı zehir eden bir uygulama bu. Sabah diye kalktığınız saatte güneşi görmek için neredeyse 1,5 saat beklemeyi izah edemez kimse.
Karanlıkta uyanıyor, evdeki tüm lambaları yakarak güneş doğsun diye bekliyoruz. Kahvaltı mı yapıyoruz sahura mı kalkıyoruz o bile belli olmuyor.
Karanlık sokaklara kimi iş, kimi de okula gitmek için dökülen binlerce insan var. Hele o küçücük çocukların halini gördükçe kendinizden daha çok onlara üzülüyorsunuz. Bakkallar, bayiler, fırınlar yani o saatlerde mecburen binlerce esnaf açık. Kamu binalarının hepsinin mecburen lambaları açık ve iş gücünde, insan enerjisinde ciddi bir düşüş olduğunu söylersek yanılmayız.
Peki, neden bu olumsuz koşullara rağmen bu saat uygulamasında diretiliyor. Tasarruf edeceğiz gerekçesiyle hayata geçirilen ve ısrarla sürdürülen bu uygulamanın gerçekten tasarruf ettiğini söyleyebilir miyiz?
Elbette hayır. Hatta bırakın tasarrufu geçtiğimiz yıllara göre enerji kullanımı yüzde7,8 e kadar artmış durumda. Hani şu dışa bağımlılığı azaltmalıyız dedikleri enerji kullanımı.
Şimdi bu gerçek burada bir dursun…
Şu enerji de dışa bağımlılığı azaltmalıyız diyenler ve sırf bu yüzden Türkiye’nin sayılı tarım ovalarından birine Termik Santral kurulması için mücadele edenler ve yapılması için başka gerekçe öne süremeyenler dikkatli okusunlar.
Eskişehir’e açılması planlanan termik santralle yapılan büyük yatırım, binlerce işçi ve maden faaliyetleri ile üretilecek elektrik en fazla Türkiye’nin kullandığı ortalama elektriğin yüzde 3’ü olacak.
Oysa bu saat uygulamasında diretilmeseydi Türkiye’nin elektrik tasarrufu yüzde 8 olacaktı. Yani herhangi bir yatırım yapmadan, herhangi bir maliyet olmadan sadece tek bir karar ile 3 termik santralden elde edilecek enerji kadar dışa bağımlılıktan kurtulacağız.
Şimdi bu gerçek ortadayken kimse bana Enerji, milli servet, dışa bağımlılık demesin. O kadar samimi iseniz önce şu saçma sapan saat uygulamasına itiraz edin ve hem psikolojik hem de enerji adına sağlıklı bir karar verilmesine önce olun.
Kaldı ki Hayvan ithal eden, şeker ithal eden, meyve ithal eden bir ülke olduysak bence enerji kadar dışa bağımlılıkta daha stratejik olan gıda konularında hamleler yapılması için çabalayın.
Allah göstermesin enerji azken hayatta kalabiliriz ama karnımız açken elektrik yiyemeyiz, içemeyiz ve bu ihtiyaçlar piramidinde en önemli koşuldur.
25 bin kişi istihdam edilecek, herkese ekmek kapısı olacak diyenler. O ekmeği yiyecek sindirim sistemini de, zaten tarım, hayvancılık, lületaşı ile uğraşan yaklaşık 40 bin kişinin de ekmeğini, şehrin merkezine yapılacak bir santral ile 800 bin kişinin ne hale geleceğini de düşünsün.
Ne de olsa vebali büyüktür ve bunu taşıyacak olanlar, ısrarla savunanlar değil mi?