Neden Karacan?

İktidar partisinin 50 kişilik yönetimine seçilen Harun Karacan, önemli bir başarıya daha imza attı.
Karacan'ın 'hikayesini' bilmeyenler şaşkınlık yaşadı. Kimileri de ''Karacan bunu nasıl başardı'' diye soruyor. Karacan, en kudretli döneminde Erdoğan'ın ekibine nasıl dahil oldu?
En kritik süreçte neden tercih edildi?
Bu ve buna benzer sorulara cevap bulmak için biraz geriye gitmeliyiz. Karacan, babası Ali Karacan'ın açtığı yoldan gitti. Baba Karacan'ın kendisine bıraktığı 'manevi mirası' çok iyi değerlendirdi.
Çalışkandı... Sadece seçim dönemi değil yıllardır üç-dört saat uykuyla yaşıyor.
Sonraki yıllarda kamuoyunun da şahit olacağı üzere üstlendiği görevlerde insanüstü bir gayret gösterdi.
Bir şey başaran herkes gibi azimliydi. Seçim kaybettiğinde ya da bir kenarda 'unutulduğu' zaman pes etmedi. Yoğun ve zorlu iş hayatı nedeniyle alamadığı yüksek öğrenimi ihmal etmedi. 45'inden sonra fakülte bitirdi. İkinci bölümü bitirmek üzere. 15 gün önce yine sınavdaydı.
Polemiği hiç sevmedi...
Dedikoduyla vakit kaybetmedi...
Her makamda, her fırsatta 'icraat' adamı olduğunu gösterdi.
Eskişehir'de 'sahneye çıkarken' kentin abileri 'bi görüşelim' dedi. Kimseden icazet almadı. Babasından izin aldı o kadar...
Ticaret Odası'na petrolcüler komitesinden 'bağımsız' bi giriş yaptı. Deli doluydu, kabına sığmıyordu. Seçim çalışması nedir, kampanya nasıl yapılır hepimiz ondan öğrendik.
ABD Başkanlığına hazırlanır gibi Ticaret Odası seçimlerine hazırlandı. Ezici farkla kazandı. ETO'ya çağ atlattı. Başarısı kendisini TOBB yönetimine taşıdı.
Düğün ve cenaze törenlerine katılmasını eleştirenler bir müddet sonra Karacan'ın yanında saf tuttu, aynı masayı paylaştı.
2014'te partisinin büyükşehir adayı oldu. Adeta tek başına çalıştığı seçimi kaybetti ama sonraki yıllarda işine çok yarayacak özellikler kazandı.
BALO'yu teslim ettiler. Makamın büyüklüğüne küçüklüğüne bakmıyordu. Görevine odaklanıyordu. BALO'da da öyle yaptı. Yerel seçimden 1 Kasım'a kadar 'askerlik' yaptı. 18 ay işine gücüne baktı. Ağzını açıp olumsuz tek laf etmedi. 1 Kasım'da çağrılınca kaldığı yerden devam etti.
Hep sahada oldu...
Her gün Ankara'ya gidip geldi.
Proje ve hizmetleri danışmanı, bürokratı değil bizzat kendi takip etti.
Hangi makama gelirse gelsin hep 'ulaşılabilir' oldu. Ve 'normal' politikacıların aksine düz bir adamdı. İnsanın yüzüne gülüp ardından iş çevirmez. Kırıldığı birine bunu anında hissettirir. Karacan'da grinin tonları da yok! Ya hep ya hiç... Tıpkı Erdoğan gibi...
Bilinen bu özellikleri Karacan'ı sıfırdan başladığı politikada zirveye taşıdı. Benim cevaplarım böyle ama bu yazıyı okuyanlar 'Neden Karacan' sorusuna çok daha çeşitli cevaplar verebilir.