CHP’deki baskı meselesinin iç yüzü

Önce 2Eylül’den Can Hacıoğlu üstü kapalı bir biçimde yazdı.
Sonra Şehir’den Vedat Celal Alp konuyu açtı ve detaylandırdı.
Söz konusu iki yazıyla beraber, özellikle CHP kamuoyu içerisinde ciddi bir tartışma başladı.
Bu noktada her iki meslektaşımız yazılarında neden bahsetti peki?
Özetle şundan: CHP Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu adına Han Belediye Başkanı Erdal Şanlı’yı aramış ve Şanlı’nın kurultay yapılabilmesi için verdiği imzayı baskı yaparak çekmesini istemiş.
 
*
 
Durum böyle olunca olayın aslını astarını merak ettim.
Jale Nur Süllü ve Erdal Şanlı’yı aradım.
Süllü’ye şunu sordum: Erdal Şanlı’ya, imzasını çekmesi için baskı yaptığınız doğru mu?
Şanlı’ya ise soruyu şöyle yönlendirdim: Jale Nur Süllü, imzanızı çekmeniz için size baskı yaptı mı?
 
*
 
Jale Nur Süllü’nün cevabından başlayalım…
 
            ERDAL ŞANLI’NIN EŞİNİ ARADI

• “Bakın ben Erdal Bey’in hanımı Sevgi Hanım’la görüştüm. Benim çok yakın dostlarımdır her ikisi de. Samimiyetimiz çok fazla. Han’da çok çalışma yaptık birlikte. Hem kültürel hem de eğitim çalışmaları yaptık. Zaten Erdal Bey’le 1999’da başladık biz siyasete. Sevgi Hanım’a dedim ki, ‘Bak şimdi ne olacağı belli değil, kurultay olmaz da genel başkan değişmezse ne olacağı belli olmaz’ dedim. Yani Sevgi Hanım’dan Erdal Bey’e baskı yapmasını, imzasını çekmesini istemedim. Kaldı ki Sevgi Hanım’ı bu nedenle de aramadım. Başka bir konu hakkında görüşecektim, o nedenle aradım. Bu da konu açılınca spontane konuştuğumuz bir konu oldu.

 
BANA O’CU BU’CU DENEMEZ

• Bakın Muharrem İnce’de bizim partilimiz. Cumhurbaşkanı adayımızdı. Süreci iyi de götürdü. Biz Muharrem İnce için de milletvekili adayları olarak çalıştık çabaladık. O nedenle bana o’cu bu’cu denemez. Sayın Muharrem İnce’ye de, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na da aynı uzaklıkta ve aynı yakınlıktayım. Bu noktada kime neden baskı yapayım? Böyle bir şey olabilir mi?

 
İSİMLER DEĞİŞİNCE PARTİ DÜZELMEZ

• Zaten bakın ben Erdal Bey’i aramadım. Sevgi Hanım’ı aradım. Gazetede doğru olmayan iddialar çıkınca Erdal Bey beni aradı ve doğru olmayan iddialardan beni haberdar etti. Ben yine Erdal Bey’e o görüşmemizde samimice düşüncelerimi aktardım. Yanlış yaptığını, yerel bir temsilcinin taraf olmaması gerektiğini ifade ettim. Erdal Bey bunun üzerine ‘değişim şart’ dedi. Ben de Erdal Bey’e dedim ki, ‘Genel başkan değişimiyle olmaz bu iş. İsimler değişince parti düzelmez. Yapının, sistemin daha işler hale getirilmesi lazım. Onun üzerinde çalışmak lazım, bu yapıda kim gelirse gelsin beklenen değişim olmaz’ dedim. ‘Yarın öbür gün imza veren olarak, seni destekleme pozisyonumuzu elimizden alma’ dedim.  

 
KİMSEYİ KİMSE ADINA ARAMADIM

• Yani şunun altını bir kez daha çizmek isterim. Erdal Bey’i ben aramadım. O beni aradı, ben de düşüncelerimi dostane bir şekilde söyledim. Hepsi bu. Tabi bir de, ben bugüne kadar kimseyi Kemal Kılıçdaroğlu adına aramadım. Yılmaz Büyükerşen adına aramadım. Ahmet Ataç adına aramadım. Aramam da. Açarım telefonu kendi adıma ararım, ne söyleyeceksem söylerim. Genel Merkezimiz de zaten bize ‘gidin imza verenleri vazgeçirin’ şeklinde bir talimat vermedi. 

 
YEREL SEÇİM VURGUSU

• Bakın çok zor bir dönemden geçiyoruz. Parlamentoda yaşadığımız hukuksuzluklarla mücadele ediyoruz. AKP’yle mücadele ediyoruz. Önümüzde bir yerel seçim var. Bu noktada biz yerel seçimle mi uğraşmamız gerekir yoksa kurultayla mı, birbirimizle mi?    

 
KURULTAY İSTEYENLER KOLTUK DERDİNDE

• Kurultayı kim istiyor? Kim başlattı bu işi? Yaşar Tüzün’ü tenzih ederek söylüyorum… Ya vekil olamayanlar ya da çatışmaya girenler başlattı. Şimdi onlar, ‘ben olsam düzeltirim’ mantığındalar. Şimdi düzeltebilirsin, gel yardımcı ol, katkı ver, hep birlikte düzeltelim. ‘Ben olursam düzelir’ mantığı doğru değil. Bu mantıkta olanlar 24 Haziran seçimlerinde neredeydiler? Ortada yoklardı. Ya şimdi? Kurultay isteyenler koltuk derdinde. Bu koltuk sevdasıdır.

 
 
KILIÇDAROĞLU, SÜLLÜ VE ÇAKIRÖZER’E TALİMAT VERDİ

• Son olarak şunu da söylemek istiyorum. Ben Sayın Genel Başkanımızla görüştüm. Yerel seçimlere kadar Ankara’ya pek fazla gelmek istemediğimi, Eskişehir’de çalışmak istediğimi bildirdim. Kabul etti. Yani ben Eskişehir Milletvekiliyim ve Eskişehir’in menfaatleri için yerel seçimlere kadar ciddiyetle çalışmam lazım. Bakın hatta Genel Başkanımız Utku Bey’le bana, ‘hangi ilçeyi kiminle alabiliriz, araştırın’ talimatını verdi. ‘Bir an önce ilçelerdeki adaylarımızı belirleyelim ve o isimler çalışmalara başlasın’ dedi. O nedenle biz sürece başladık, çalışmalarımızı aralıksız gerçekleştiriyoruz. Başarının da yakın olduğunu düşünüyoruz.”

 
 
*
 
Jale Nur Süllü’nün cevabını okudunuz.
Sırada Erdal Şanlı’nın cevabı var.
Kısa ancak net bir cevap olduğunu söyleyebiliriz.
Okuyalım…
 
            BANA KİMSE BASKI YAPAMAZ

• “Jale Hanım bizim dostumuz. Zarar görmemi istemediği için öne çıkmamam yönünde iyi niyetli bir telkinde bulundu sadece. ‘Biz seni seviyoruz, biz dostuz, yarın öbür gün belediye başkan adaylığı sorun olabilir’ dedi. Zaten bana kimse baskı yapamaz. Benim huyumu herkes bilir. Yani Jale Hanım dostane bir şey yaptı. Yoksa ‘imzanı çek’ falan olabilir mi? Bir de ben siyasetle karnımı doyurmuyorum. Benim için belediye başkanlığı değil, ülkem ve partimin başarısı önemli. Zaten Jale Hanım’a da, ‘belediye başkanı olsam ne olur olmasam ne olur’ dedim. Ben hiçbir zaman kaydırak durumuna düşmem. Şu anda partiye zarar gelmesin diye zaten konuşmuyorum. Şu imza işi bitince TV’de her yerde anlatacaklarım var.” 

 
*
 
Erdal Şanlı’nın cevabını da okudunuz.
Her iki ismin cevaplarının birbiriyle örtüştüğünü söylememiz mümkün.
O halde sonuç şu:
Jale Nur Süllü, imzasını çekmesi için Erdal Şanlı’ya baskı yapmamış, zarar göreceği endişesiyle öne çıkmaması yönünde tavsiyede bulunmuş.
 
*
 
Tabi Jale Nur Süllü’nün açıklamasında, ciddiyetle yorumlanması gereken bazı önemli ayrıntılar var.
O ayrıntıları da belki ilerleyen günlerde kaleme alabiliriz.
Bugünlük MIH sütunlarını kapatıyorum.