Allah nâmerde muhtaç etmesin

Geçtiğimiz günlerde Eyüpspor'a transfer olan Cengiz Alp'in transferiyle birlikte Lawal dosyasını kapattık. Ağır adımlarla da olsa, sırtımızdaki yüklerden tek tek kurtuluyoruz. Tabii gönül bütün borçlarımızı birden ödeyip, kaliteli transferler yapıp, şampiyonluğa oynamayı istiyor. Fakat bu işi yapabilmek için bir babayiğitin ortaya çıkıp 300 milyon lirayı masaya koyması gerekiyor. Böyle bir isim ise ortalıkta yok. Dolayısıyla, "Yönetim transfer tahtasını açamayacaksa, bırakıp gitsinler kardeşim" diyenlerden küçük bir ricamız var. Bir zahmet çenelerini kapatıversinler... Şimdi bir diğer başarılı futbolcumuz Onur Arı'nın da transferi gündemde. Golcü futbolcumuzun, pek çok takımın transfer listesinde olduğu söyleniyor. Elbette Onur gibi iyi bir oyuncunun takımdan ayrılmasına sevinmeyiz. Ancak – mesela – Trabzonspor gibi sorunlu bir dosyanın kapatılması da her şeye değer. "Fenerbahçe'yle iş birliği yaptınız, bizi şampiyonluktan ettiniz" diyen aynı Trabzon camiası, Fenerbahçe'yle ticari ilişkilere girebiliyor. Tabii Ahmet Ağaoğlu ve arkadaşlarının karakter analizi bir başka yazının konusu. Her neyse... Atalarımız boşuna, "Allah nâmerde muhtaç etmesin" dememiş. Eğer ki bu sene Trabzon dosyasını da kapatırlarsa, bu yönetimin taraftar gözündeki itibarı bir kat daha artar.

İki kere düşün
Atalarımız boşuna "İki düşün, bir söyle" dememiş. Geçtiğimiz günlerde Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt, asgari ücretin ne kadar yetersiz kaldığına ilişkin bir sosyal medya paylaşımında bulundu. Bunun üzerine AK Parti MKYK üyesi Burhan Sakallı da "Adı üzerinde bunun adı ‘asgari ücret’. Yani çalışanlarınıza yasal olarak verebileceğiniz en düşük ücret. Bundan daha fazlasını vermemek için hiçbir sebebiniz yok. Yani aslında çalışanlarınızı, emekçilerinizi açlığa mahkum eden sizsiniz. hükümet değil! " ifadelerinde bulunmuş. Şimdi Sayın Burhan Sakallı artık yalnızca yerelde kalmış bir politikacı değil. Partisinin orta – üst düzey bir temsilcisi ve açıklamaları sadece kendisini değil, partisini de bağlar. Dolayısıyla iki kere düşünüp, bir kere söylemek en iyisi. Burhan Sakallı, "Asgari ücreti beğenmiyorsanız, siz çalışanlarınıza daha çoğunu verin" dese, kendisinin ve partisinin başına bu kadar büyük iş açmazdı. Ancaaaakkkk... "Yani aslında çalışanlarınızı, emekçilerinizi açlığa mahkum eden sizsiniz. hükümet değil!" derken, aslında asgari ücretin emekçileri ve çalışanları açlığa mahkum ettiğini ikrar etmiş oluyor. Yani CHP'li belediyeyi eleştireceğim derken, kendi kalesine gol atmış oluyor. Hem de golü, futbol tabiriyle 90'a takıyor...

Eskişehir'de doğrusu yapıldı
Eskişehir'de bir grup LGBTİ üyesi, "Onur Yürüyüşü" adını verdikleri bir farkındalık yürüyüşü yapmak istediler. Bu kişiler etrafa el bombası filan atmıyor. "Ay! Ayol!" sloganları atarak kısa bir yürüyüş yapıyorlar. Bu arada şaka yapmıyorum; gerçekten de sloganları Ay! Ayol!.. Ancak Valilik bu yürüyüşün yasaklandığını daha önceden açıklamıştı. Dolayısıyla bu yürüyüş, "Yasa dışı gösteri" kapsamına giriyor. Nitekim polis göstericileri – abartılı bir güç kullanmadan – derdest etmiş. Muhtemelen ifadeleri alındıktan sonra salınmışlardır. Bu arada yürüyüşe katılan gösterici sayısının haber yapan gazetecilerden daha az olduğunu, polisin ise iki gruptan da daha kalabalık olduğunu parantez içinde not edelim. Normal bir zamanda olsaydık, bu yürüyüşe izin vermeyen Valilik'i eleştirirdim. Ancak anormal bir dönemde yaşıyoruz. Sosyal medyada sorumluluk sahibi vatandaşlar birbirlerine, "Sakın sokağa çıkmayın, sakın toplumsal gösterilere katılmayın, sakın seçimleri iptal etmek isteyenlere fırsat vermeyin" diye uyarılarda bulunuyor. Çünkü hepimiz biliyoruz ki bir takım karanlık ve hain odaklar, barışçıl gösterilerin üzerinde saldırabilir. "Ay! Ayol!.." sloganları atanların çevrelerine zarar vereceklerine mümkün değil inanmam. Ancak bu gösterilerin üzerine saldırmak isteyenler olacağına inanırım. Dolayısıyla Valilik'in aldığı kararı desteklediğimi bir kere daha söylemek istiyorum.