İçinde farkındalık barındıran bir marka: Remo

ABONE OL:google news abone ol butonu
Videoyu Aç İçinde farkındalık barındıran bir marka: Remo
A
a

Röportaj: Altan Evgin

Sütiş Eskişehir
Otizmli Remzi ve (onun resme olan ilgisini farkeden) abisi Tayfun’un ortaya çıkardığı ürünler Dünya’ya mesajların en güzelini veriyor.

Bir kardeş, bir abi için ne ifade eder? Bu sorunun cevabını en iyi, kardeşi olanlar bilir. Peki otizmli bir kardeş, bir abi için ne ifade eder? İşte bu sorunun cevabını en iyi bilenlerden biriyle, Tayfun Yılmaz ile tanışmaya hazır olun. 

Remzi’nin resme olan yatkınlığını farkeden Tayfun, onu sadece izlemek yerine, ona omuz vermiş ve birlikte belki de Dünya’nın en farklı markasını, Remo’yu oluşturmuşlar. Birazdan okuyacaklarınız, işte o markanın hikayesidir…

Şubat ayının son günleriydi. Sosyal medya hesabımı kapatmayı düşündüğüm bir gün geldi sevgili İrem Ebru Yıldırım’ın mesajı. Diyordu ki; “Bu adamı bi dinlemen, onunla konuşman lazım”. Tayfun Yılmaz’dan bahsediyordu. Görüştük, Oslo’da olduğunu, bir sonraki hafta Eskişehir’e geleceğini anlatıyordu. Kardeşi ile birlikte… Remzi (Remo), 17 yaşında otizmli bir genç. Çevresinde otizmli bir birey olanlar iyi bilirler ki; onlar gerçekten özel insanlardır. Remzi’nin en büyük şansı olmuş kendinden yedi yaş büyük abisi Tayfun. Remzi’nin resme olan merakını ve kendisini bu sanatla ne kadar güzel ifade ettiğini farkeden Tayfun, omuz vermiş kardeşine. Sadece kardeşine de değil aslında; onun nezdinde tüm otizmli bireylere. ‘Remo’ markasıyla çıktıkları yol, otizm konusunda farkındalık yaratmak adına önemli bir adım. O yol geçtiğimiz haftalarda Eskişehir’den de geçti. Remzi hikayesini düzenledikleri workshop ile Eskişehirlilere anlattı. Bizim mesleğin sevmediğim yönlerinden birisi bu; bir fırsat yaratıp gidemedim bu etkinliğe. Ve hiç sevmediğim bir şeyi daha, sırf o hikayeyi dinleyebilmek için yaptım. Tayfun’a sorularımı gönderdim ve öyle cevaplar aldım ki; etkinliğe katılamadığıma, bu iki güzel insanla tanışamadığıma bir kez daha pişman oldum. İki kardeş el ele verince bakın ne güzellikler doğuyor bu Dünya’da…

Remzi ve kendini bize tanıtır mısın?

Remzi ve ben iyi anlaşan iki kardeşiz. Ben şu an Oslo’da medya master’ı yapıyorum ve Remo’yu burada da geliştiriyorum. Remzi ise Ankara’da bir güzel sanatlar lisesinde kaynaştırma öğrencisi olarak eğitimini sürdürüyor. Ben Anadolu Üniversitesi Basın ve Yayın Bölümü mezunuyum. Remo markası fikri ise bana mezun olduktan sonra “Şimdi ne yapacağım?” sorusuna bir cevap olarak geldi. 

Remzi’nin resim ve figür oluşturma konusundaki merakını nasıl fark ettiniz?

Otizmli çocukların haftalık planları vardır. Bu planlar onların neler yaşanacağı hakkında bilgi sahibi olmaları için oluşturulur ve resimler bolca kullanılır. Remzi konuşma sıkıntısı çeken bir otizmli. O zamanlar konuşması daha da kısıtlıydı ve bazen bize isteklerini tıpkı planlarda gördüğü gibi çizerek anlatıyordu. Bir gün bir misafirlikte çok sıkıldı ve bu sefer isteklerini çizmek yerine gördüklerini, duyduklarını çizdi. Kendi sıkıntısını atmak için çizimi kullandı o gün. O zamandan bu yana yaklaşık 8 yıldır çiziyor. 

Bunları bir markaya dönüştürme, onun çizimlerini birer tasarım ürün haline getirme fikri nasıl oluştu?

Bu fikirin oluşmasında İskandinav ülkelerinin bir payı var diyebilirim. 2015 Eylül’ünde eski arkadaşlarımı ziyaret etmek için bir İskandinav turuna çıkmıştım. İskandinavların tasarımlarını hep beğenirim ve kendi evimde de yer veririm. Yine bir mağaza gezerken bir markanın yeni ilham kaynağının NewYork olduğunu görmüştüm. O anda düşündüm. İnsanlar ilham kaynağı bulmak için uğraşıyorlardı ve maalesef büyük bir çoğu öğrenilmiş ve kalıbın içinde oluyordu. Remzi ise ilhamın ta kendisiydi. Onun ilhamı bugüne kadar yaşadıkları, gördükleri, hissettikleriydi. Hikayesi ise harikaydı ve Remzi’nin bir an önce sosyalleşmesi gerekiyordu. Bu şekilde Remo oluştu. 

Remzi bir tasarıma başladığında onu en iyi gözlemleyebilen sen olmalısın. Neler hissediyor bir ürünü ortaya çıkarırken? Onun bu marka oluşturma fikrine yaklaşımı nasıl?

Remzi çizimlerini ve seramiklerini, ‘ortaya Remo markası için bir ürün çıksın’ diye çizmiyor. Böyle bir kaygısı yok. O zevk aldığı şeyi, zevk aldığı zamanda çiziyor ve bu çizimlerden istediklerini seramik heykellere dönüştürüyor. Remo markası ise onu çok gururlandırıyor. Remo sayesinde Remzi artık toplumdan dışlanmış bir birey değil. Toplumun içinde. Remo’nun da amacı bu. Remzi çizimlerini heryerde yapıyor. Ev, araba, okul ya da istediği başka herhangi bir yer. Seramiklerini ise her Pazar Hacettepe Üniversitesi’nin Seramik Bölümü’ne ait seramik atölyesinde yaratıyor. 

Marka ile amacınıza ulaştığınızı düşünüyor musun?

Amacımız büyük. Remo’nun çok büyük çaplı bir marka olması hedefimiz. Sadece Türkiye değil tüm Dünya’ya otizmin ve tasarımın birleşebileceğini ve bundan çok profesyonel ve bir o kadar estetik bir marka ortaya çıkabileceğini göstermek istiyoruz. Remo ileride bir vakıf kurmak da istiyor. Şu an marka ürün satışlarının yanı sıra Remzi eşliğinde workshoplar da düzenliyor. Bunun yanı sıra geçen sene Ankara’da bir sergi açtı Remzi ve bu sene benzer bir sergi Oslo’da açılacak. Bu sergilerin baş sponsoru ise yine Remzi’nin kendi markası Remo. Amacımıza ulaşma yolunda emin adımlarla yürüyoruz. 

Üretim aşaması, ürünlerin hedef kitlesi hakkında bilgi verebilir misin? 

Remzi’nin çizimleri ben ve Remzi tarafından seçiliyor. Bu seçimde tabi ailenin de bir etkisi oluyor. Bu seçim yapıldıktan sonra çizimler gerekli üreticilere gönderiliyor ve hazır olduktan sonra hedef kitlenin beğenisine sunuluyor. Remo’nun hedef kitlesini biz oluşturmadık fakat gün geçtikçe bize ilgi gösteren müşterilerden belli bir hedef kitlemizin olduğunu söyleyebilirim. Bizim müşterilerimiz hikayesi olan, sade, şık, yalın ve anlamında gösteriş olan ürünler seviyor. Bunun yanında sağ duyulu, sanatla ilgilenen çevreler de Remo’yu seviyor. Fakat Remo marka olarak toplumun hiçbir kesimine hedeflenmiş değil. Biz heryerdeyiz. Eskişehir’de öğrencilerle workshoplar düzenliyoruz, Ankara’da diplomat dostlarımıza satış yapıyoruz, İstanbul’da cemiyetin düzenlediği etkinliklere de katılıyoruz. Yani o anlamda bir sınırımız yok. Çünkü otizm toplumun her köşesinde. Biz de öyleyiz. Remzi şu ana kadar farklı şehirlerde workshop ve sunumlar yaptı benimle beraber. En büyüğü ve en ilgi gören ise geçen sene Apple Store Türkiye’nin ilk etkinliği olarak yaptığımız Remo workshopuydu. Apple Londra tarafından nomine edilen etkinliğimiz büyük ilgi topladı. Bunun dışında Türkiye Ulusal Ajansı ve Eskişehir- Pecha Kucha bünyesinde düzenlediğimiz sunumlar da ilgi gördü.

Remo ürünlerine ilgi nasıl?

Remzi’nin çizimleri genellikle beğeniliyor. Fakat herkesin kendi zevki var. Bu beğeniyi edinmeye dönüştüren insanlar minimalizmi ve siyah-beyaz’ı daha çok seven insanlar oluyor diyebilirim. Remo çiçekli, kelebekli ürünler yaratmıyor. Remzi’nin seramik eserleri ise daha satışa tam anlamıyla başlamadı. İlk sergide eserlerin satışı gerçekleşmişti. Oslo sergisinde ise büyük bir ilgi bekliyoruz. 

Otizm konusunda farkındalık yaratmak üzere genel bir çalışmanız var mı?

Remo’nun kendisi bu çalışmanın tam da kendisi. Bu röportajın yayımlanması bu çalışmanın yine bir parçası. Remo = farkındalık.

Eskişehir’in senin için özel bir yeri var hayatınızda. Son workshop da burada düzenlendi. İlgi nasıldı? Yılmaz Hoca da katıldı demiştin. Onun yaklaşımı, sizin Eskişehir’e yaklaşımınız nasıl? 

Ben Eskişehir’den mezunum ve Avrupa’da yaşadıktan sonra bana fazla yabancılık çektirmeyen bir şehir oldu Eskişehir. O nedenle biz Eskişehir’den bir davet aldığımızda koşa koşa gidiyoruz. Şehrin sürekli gelişiyor olması ve bu gelişimini diğer Türk büyükşehirlerinin aksine planlı, kentli ve düzenli bir şekilde yapması beni çok heyecanlandırıyor. Her geldiğimizde şehri daha da güzel ve daha da Dünya standartlarında buluyorum. En son düzenlediğimiz workshop ve yaptığımız Remo satışı ile Eskişehirlilerle yine aramızı sıkı tuttuk. Remzi’nin ürünleri burada da sevildi ve ilgi gördü. Yılmaz Büyükerşen’in de standımıza uğraması ve hikayemizi beğeniyle dinlemesi bizi içten sevindirdi. Remzi ile seramik üzerine ufak bir sohbet de gerçekleştirdiler. Remzi’nin de Eskişehir’le farklı bir bağı var. Daha ben küçükken biz Remzi’yi yazları bir aylığına DİLKOM’a konuşma terapisine getirirdik. O zamandan bana Anadolu Üniversitesi’nin harika kampüsü, taş binası, Japon Bahçesi birer anı olarak kalmıştır. Bu geldiğimizde de Remzi ile yine Japon Bahçesi’nin önündeki misafirhanede kaldık. Çok nostaljik ve çok sevdiğimiz bir şehir Eskişehir bizim için. 

Gelecekle ilgili planlarınız neler? Remo markasını daha farklı üretimlerle geliştirmeyi düşünüyor musunuz?

Remo’nun birçok planı var. Biz büyük bir sermayesi veya birikimi olan bir marka değiliz. Gelişiyoruz ve geliştikçe içine yatırım yapıyoruz, arda kalanıyla da Remzi’yle tatil yapıyoruz. Bunu hak ettiğini düşünüyorum. Remo’nun şu an iki alt başlıkta ürünleri var Paper by Remo ve Kitchen by Remo. Bunun yanı sıra bizden büyük iki marka ile işbirliği içindeyiz. Yakında ortak ürettiğimiz ürünler piyasada olacaklar. Kurumsal işler de yapıyoruz. Örneğin Remzi geçen yılbaşı bir şirket için harika bir keçi çizdi. Şirketin logosu olan keçiyi çizen Remzi’nin keçi bardakları ise şirketin kurumsal yılbaşı hediyesi olarak şirket müşterileriyle buluştu. İleride otizmli, engelli ya da engelli olmayan farklı sanatçı ve tasarımcılar ile çalışmak istiyoruz. Dediğim gibi, hedefimiz büyümek ve derdimizi herkese anlatmak.

Otizmli bir kardeşle aynı hayatı paylaşmak nasıl? 

Aslında çok büyük bir sorumluluk. Çünkü Remzi her zaman benim yanımda olacak. Bu yüzden hem bu duruma alışmak hem de bu sorumluluğu üstlenmek benim görevim. Benimle Remzi arasında 7 yaş fark var. Remzi’nin ise bizden farklı olduğunu o 2 yaşındayken öğrendik. Daha sonra ilginin büyük bir kısmı haliyle Remzi’nin üzerinde toplandı. Bunu çocukken kabullenmek biraz zordu. Fakat Remzi’yi çok seviyorum ve bir kardeşim olması için annem ve babama her gün sözler verdiriyordum. O nedenle ben Remzi’yle çok mutluyum. Bazen efor istiyor fakat çoğu zaman Remzi çok keyifli bir arkadaş benim için. 

Ben sizin hikayenizde sadece Remzi’nin değil, bir ailenin, bir abinin mücadelesini gördüm. Sizinle aynı mücadeleyi veren ailelere bir mesajın var mı? 

Benim mesajım; otizmin aile tarafından yok edilmesi gereken bir şey olduğu düşüncesinin olmaması. Tabi ki en iyi şekle getirmek için hep uğraşmak gerek. Remzi hala özel konuşma dersleri alıyor ve geçmişte Remzi birçok farklı terapi ve ders aldı. Fakat bir yandan da onu biz  olduğu gibi kabul ettik. Onu hiç dışlamadık, onu hep yanımızda heryere taşıdık. Ben arkadaşlarımla buluşurken Remzi’yi de hep götürüyorum, onu saklamıyorum. Bu nedenle arkadaşlarım da Remzi’ye benim ona davrandığım gibi davranıyor. Biz Remzi’ye ne kadar değer veriyorsak, Remzi de dışarıdan o kadar değer görüyor. O yüzden aile kabul etmeli ve değer vermeli. Unutmamalı ki; otizm çocuklarının kimliklerinden sadece bir tanesi. Onun birçok kimliği var ve sadece bir tanesi yüzünden dışlanmamalı.
Ercan Kardeşler Kuyumculuk
1000
icon

Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...

Bu Eskişehir haberi ilginizi çekebilir! İlginç Eskişehir haberi