Eskişehir'de flaş sözler: Sorumlular birden fazla

Eskişehir Barosu Başkanı Mustafa Elagöz, Kahramanmaraş merkezli meydana gelen ve toplamda 11 ilde büyük yıkımlara neden olan depremlerin ardından işleyecek olan yasal ve hukuki sürece ilişkin konuştu. ES TV mikrofonlarına özel açıklamalarda bulunan Elagöz, depremde yıkılan binalarda tek sorumlunun müteahhitlerin olmadığının altını çizdi.
“10 KİŞİ HATAY’A GİTTİK”
Üç gün Hatay Samandağ’da görev yapan Elagöz, “Avukatlar olarak bölgeye hem ani yardımların organizasyonunu sağlamak ve yıkılan binaların hasar tespitlerin hukuka uygun şekilde yapılması için olay mahaline gittik. Yeni geldik 10 kişilik ekibimizle. Ben Samandağ’da görev aldım. Burada iki tane sorumluluk var aslında. Bir cezai sorumluluk bir de hukuki sorumluluk yıkılan binalarla ilgili. Bizim yapmış olduğumuz tespitlerde ağırlıklı cezai sorumluluğa ilişkin tespitlerde bulunduk. Yıkılan binalarda ölüm olayları oldu, enkaz altında kalan yurttaşlarımız oldu, vefat edenler oldu. Vefat eden yurttaşlarımızın bulunmuş olduğu binalarda biz savcı nezaretinde ve bilir kişi heyetiyle karot alımlarıyla numuneler alındı ve bunlar tutanağa bağlandı adres ve parsel eşleştirmeleri yapılarak. Bu çalışmalar hala devam ediyor. Bütün deprem bölgesinde 10 ilde avukatların da bulunmuş olduğu ekipler oluşturuldu. Biz görevimizi üç gün yaptık. Şimdi başka barolarımız görevi devraldı bizden” diye konuştu.
“CEZAİ VE HUKUKİ BOYUTLARI VAR”
Sürecin cezai ve hukuki boyutlarına ilişkin konuşan Elagöz, “Vefat edenlerde savcılık soruşturma dosyaları açılacak, alınan karot numunelerine göre binanın yönetmelik şartlarına uygun yapılıp yapılmadığına yönünde raporlamalar yapılacak. Sonuçlar çıkacak. Teknik şartlara uygun yapılmadığı yönünde raporlar çıktıktan sonra savcılık bu binaların yapım müteahhitlerine karşı taksirle ölüme sebebiyet verme suçundan dolayı ceza davaları açılacak. Hukuki boyut da şöyle: Bina hasar görmüş. Ağır ve hafif hasar diye tespitler yapılıyor. Vefat olayı gerçekleşmeyen hasarlı binalarda Çevre ve Şehircilik İl Müdürlükleri kapsamında bu tespitlerin yapılması gerekiyor. Burada da tazminat boyutu devreye giriyor. Teknik şartlara uygun yapılmayan binalarda bu tür raporlamalar sonucunda yapı müteahhitlerine karşı tazminat yolu açılacak. Süreç böyle ilerleyecek” şeklinde konuştu.
“SUÇU ATIP SIYRILMAMAK LAZIM”
“Bana göre müteahhitler günah keçisi ilan ediliyor. Sadece müteahhitler değil burada sorumlu olanlar” diyen Elagöz, “Hatay bölgesi için benim orada aldığım bilgide depreme dayanıklılığına ilişkin ikinin üzerinde bir dayanıma, mukavemete sahip yapıların yapılması gerekirken, çıkartılan yönetmelikte bunun bir küsür olarak belirlenmesi yapılmış. Yapılar da bu yönetmelik doğrultusunda teşekkül ettirilmişti. Bana göre burada birden fazla sorumluluk var. Bir; bu yönetmeliği çıkaran sorumlu, iki; mühendisler sorumlu, üç; yapı denetim şirketleri sorumlu, belediyeler sorumlu yani sadece müteahhitler sorumlu değil. Burada bu sistemin içinde olan herkesin yargılanması lazım. Sadece müteahhitlerin üzerine bu suçu atıp da bu işten sıyrılmamak gerektiğini düşünüyorum. Birden fazla sorumlu var” ifadelerini kullandı.
“BİR KİŞİ ÜZERİNDEN KAPATILDI”
1999 depreminde tüm sorumluluğun bir kişi üzerine yıkıldığını hatırlatan Elagöz, “1999 depreminden sonra Veli Göçer yargılandı. 1999 depreminin bütün sorumlusu Veli Göçer’miş gibi konu bir kişi üzerinden kapatıldı müteahhitler anlamında. Burada bunun yapılmaması gerektiğini düşünüyorum ben. Birden fazla sorumlunun olması gerekiyor. İnşallah sağlıklı bir yargılama neticesinde sorumluluğunu yerine getirmeyen herkes, bütün kamu bürokrasileri dahil burada yargılamalar neticesinde gerekli cezaların verilmesi gerektiğini düşünüyorum” dedi.
BOMBA ATILMIŞ GİBİ ŞEHİR
“Çok büyük bir yıkım var gerçekten Hatay’da. Bomba atılmış gibi şehir” diyen Elagöz konuşmasını şu şekilde sürdürdü: “Hatay hayalet şehre dönmüş. Yeniden kurulması gerekiyor. Samandağ’da yapıların eski olduğunu gördüm. Yıkım da bu nedenle olmuş. Vatandaş biz ilk 2 gün yanımızda devleti göremedik. Ciddi kızgınlık vardı. Hatay’da cuma günü itibariyle resmi vefat sayısı, bizim başsavcılıktan elde ettiğimiz bilgi 19 bin 120 kişiydi. Bir de gayrı resmisi var bunun. Benim sahadan edindiğim bilgi ve gözlemlerim gayrı resmi sayının daha yüksek olduğu yönünde. Çünkü insanlar muhatap bulup cenazelerini kaydettirecek bir birim bulamadıkları için o kaos ortamında çoğu bu kayıtları yaptırmadan cenazelerinin defin işlemlerini gerçekleştirmişler. Bu sayı daha da yükseklere çıkar diye düşünüyorum ben. Çok büyük bir yıkım var gerçekten Hatay’da. Bomba atılmış gibi şehir.”