Fuar’da ikinci günüm

Bir arkadaşımla beraber Kitap Fuarı’na gittik. Stantları gezmeye başladık.

15 Aralık 2018 09:24
A
a
Sütiş Eskişehir
Kazım Kurt Seçim 2024 DT haber içi
Bir arkadaşımla beraber Kitap Fuarı’na gittik. Stantları gezmeye başladık. Fuar’da ikinci günüm olduğu için ‘rehberlik’ yaptım. Otoparkta yer vardı, sıkıntı yaşamadık. Otobüslerle öğrencilerin ‘taşındığına’ şahit olduk. Otoparka giden yolun üzerindeki ‘duvar yıkılabilir’ uyarısına dört elif miktarı şaşırdık. Girişteki güvenlik görevlisi arkadaşların ‘soğukluğu’ dikkat çekiyordu. Neyse deyip yolumuza devam ettik. Türkiye Yazarlar Sendikası standında Rahmi Emeç’i gördük. Kitap yok, tek başına oturuyor. Şair olan gazeteci abimize ‘Abi tüm kitaplarını sattın herhalde’ diye takıldık. Rahmi Abi, kargo beklediğini söyledi... Prof. Dr. Kemal Yakut’u Türk Tarih Kurumu yayınevi önünde gördük. Az ötede Yılmaz Hoca’nın kitaplarını imzaladığını gördük. Mehmet Sadık Bozkurt’un ‘Bir Ömür Ki Yılmaz Büyükerşen’ kitabını imzalıyordu. Hoca, az önce de Cemalettin Taşçı’ya hayatını anlattığı Zamanı Durduran Saat‘i imzalamış. Selam verince standın arkasına çağırdı, gel otur dedi. Ve anlatmaya başladı... “Fuar daha verimli nasıl olurdu” sorusuna öneriler sundu. Demiryolu bağlantısı fikri çok önemliydi... Hoca bir yandan da kitapları imzalıyor... Orta yaşlı biri “Hocam sizi görmek için Ankara’dan geldim. Elinize sağlık, saygılarımı sunuyorum” dedi. Elbette fotoğraf çektirenler oldu. Standa bi ara Ercan Karakaş geldi. Hoca ile sohbete daldılar... Polimeks’in Odunpazarı’na yaptığı müzeden, Müjde Ar’dan, Eskişehir’in değişiminden bahsedildi. Müjde Ar denince aklıma Eskişehir ile ilgili yaşadığı iki olay geldi. Müjde Hanım, Onur konuğu olarak Eskişehir Film Festivali’ne gelmişti. 2007 yılı... Rahatsızlanınca Mavi Hastane’de tedavi olmuştu. İkinci olay ise Ar ile dönemin Milli Eğitim Müdürü İbrahim Ceylan arasında yaşandı. 2009 yılı... AA’da çalıştığım dönem Ceylan ile bir haber yapmıştım. Ceylan, okul çantalarında hayal ürünü yabancı çizgi film karakterleri yerine Nasreddin Hoca ve Keloğlan gibi milli kahramanların resimlerinin yer almasını istemişti. Ceylan Barbie Bebek ve bazı resimler için “Neredeyse müstehcenliğe yakın resimler, çocukları hayal dünyasında gezdiriyor, gerçeklerden koparıyor” sözleri için Müjde Ar “Bu sübyancılıktır. Hangi tarlada yetişiyor bu milli eğitim müdürleri” demişti. Müjde Hanım yargılama sonunda bir yıla yakın ceza almıştı... Tekrar fuara dönelim... Karakaş bi ara “Hocam, benzerliğimiz nedeniyle Kazım Kurt beni uyarmıştı. Abi sana gelenler olabilir, bazı istekler olabilir diye... 
Hocam, Kazım haklıymış. Bugün iki kere Kazım’a benzetildim. İki öğrenci etkinlik için yardım istedi. Bir stant görevlisi de beni Kurt zannedip sorununu anlattı” demesi gülüşmelere neden oldu. Hoca’yı yoğun ilgiyle başbaşa bıraktım. Genel Sekreter Ayşe Ünlüce’ye selam verip stanttan ayrıldım. Az ötede “Nabi Hoca’nın dediği iki kitabı da okudum. Başka öneri var mı” sorusuyla karşılaştım... Afet Riskli Alan Mağdurları Derneğinden Zafer Yılmaz ile karşılaştım. Meselenin geldiği noktayı kimsenin tam olarak kavrayamadığını anlattı... Çıkışa yöneldiğimiz sırada elinde bir listeyle yanımıza gelen bir beyefendi “Şu şu yayınevleri yok, bunlar çok önemli yayınevleri” dedi. Listeye baktık, haklıydı... Ayrıntı, İletişim, Can, Remzi, İnkılap, NTV, Cumhuriyet, Bilgi, Tekin, Çınar, Cem, Mephisto gibi uzayıp giden bir liste vardı. Fuar’da ikinci günüm böyle geçti..


Nereden çıktı bu kongre?

Eskişehirspor, 27 Aralık’ta olağanüstü kongreye gidiyor. İyi de neden gidiyor? Kim istedi? Başkanı değiştirmek isteyenler mi var? Yoksa yönetim yorulup kendi mi böyle bir karar aldı? Şu kadar sorunun arasında gücümüzü, vaktimizi bir de bu kongre işiyle mi uğraşacağız? Onca gerilim yetmiyor bir de kongre stresi mi çekeceğiz? Kim istedi, kim istiyor? Başkanlık için ismi geçen, nabız yoklayan Dündar Ünlü ‘Kongre kararı benim talebimle alınmadı” diyor. Çok acayip şeyler bunlar... Kulüp, kongreye gidiyor ama kimin, kimlerin talebiyle belli değil.


Bize sahip çıkın

Mesleğimiz ve sektörümüz zor günler geçiriyor. Zorluk hem ekonomik anlamda hem de ‘siyasi’ ortamdan kaynaklı... Bir de belirsizlik var. Hemen her gün ‘Gazetecilik, yayıncılık nereye gidiyor’ türü tartışmalar yapıyoruz. Son ekonomik gelişmelerin verdiği zarar mesleği daha zor şartlar altında yapmamıza neden oldu, oluyor. Sizlerin sesi olmaya devam etmek istiyoruz. Bunun için bize yardım etmelisiniz. 
Okurdan yardım bekliyoruz. Gazetelere sahip çıkmanızı istiyoruz. Türkiye Gazeteciler Federasyonu (TGF) bu konuda bir farkındalık oluşturmaya çalışıyor. TGF’nin Genel Başkanı Yılmaz Karaca, Eskişehirli. Bunun da ötesinde gazeteciliğin sorunlarını en iyi bilen isimlerden. Bu zorlu süreçte mesleğe ve sektöre katkı yapacağını düşünüyorum. Kentin gazetelerine sahip çıkmanız çok önemli. Yarın çok geç olabilir...


Çok anlamlı, çok değerli

Celalettin Kesikbaş’ın başkanlığıyla hareketlenen Eskişehir Sanayi Odası’nda çok önemli bir etkinlik yapıldı. Yerli Malı Haftası kapsamında Yerli ve Milli üretime Destek Fuarı düzenlendi. Söz konusu fuar, ESO’nun tanışma fuarlarının da sonuncusuydu. Kesikbaş, “Üretmemiz gerekiyor. Ama daha çok ve değerli üretmemiz gerekiyor. İthalatın önün kesmemiz lazım. Eskişehir’in ihracatı bir miktar yukarıda olsa bile ithalatımız ihracatımıza yaklaşıyor. Bu aslında Türkiye’nin de problemidir. Birbirimizle iş yaparak ve bölgesel işbirlikleri arttırarak ithalat girdilerini azaltmamız lazım. Çünkü ekonomimizi ve sanayimizi geliştirmemizin başka çaresi yok” dedi. Kesikbaş ve ekibi tam zamanında göreve geldi. Biraz geç kalmış olabilirler ama bu tempoyla farkı kapatacaklarını düşünüyorum. Bu ekip sadece ESO’yu değil tüm kenti, kurumları ve rehavete kapılmış bazı kimseleri de hareketlendirdi. Herkesi ‘bir şeyler’ yapmaya zorluyorlar. Başka bir yazıda ayrıntılarına gireriz.


Rakipleri görünce...

Eskişehir, WRI Ross Ödülü’ne yakın... Bir nevi şehircilik ödülü... Ekonomik, çevresel ve sosyal açıdan çok yönlü dönüştürücü etkiye sahip projeleriyle ön plana çıkan kentlere verildiğini öğrendik. Tüm dünyadan 200 kent yarışıyor. Eskişehir, Türkiye’den finale kalan tek şehir. Eskişehir, Kolombiya, Hindistan, Tanzanya ve Güney Afrika’nın kentleriyle finalde yarışacak. Sonuç nisan ayında belli olacak. Önemli bir ödül gibi duruyor ama yine de finalistleri görünce hafiften enerjim düştü. Şampiyonlar Ligi’nden elenmişiz de UEFA Avrupa Ligi’nde yolumuza devam edecekmişiz gibi geldi... 


Elagöz, Öztekin'in yolunda!

Rıza Öztekin, Baro Başkanı olunca gözler üzerine çevrildi. Öztekin, 2010’dan 2018’e kadar bu çok önemli makamda oturdu. Öztekin’in siyasi görüşü hep merak edildi. Sağ olsun Rıza Bey, sekiz yıl boyunca merakları gidermedi! Bir açıklamasının ardından ‘sosyal demokrata benziyor’ dedik, bir çıkışı nedeniyle “MHP’li sanırım” düşüncesi hâkim oldu. Metin Feyzioğlu ile Beştepe'ye gidince “Allah Allah” dedik. Bir ara ulusalcı ilan edildi. Ergenekoncu bile dendi! Görevinin son günlerinde “Öztekin İYİ olacak” deniliyordu. İYİ Parti ile temas halinde olduğu iddia edilmişti... Böylece sekiz yıl geçti ve biz Öztekin bilmecesini çözemedik! Öztekin’in ardından 
Mustafa Elagöz dönemi başladı. ES TV yayına katılan Elagöz’ü dinledim. Elagöz de tıpkı Öztekin gibi konuşuyor. Mustafa Bey “Atatürk kırmızıçizgim. Atatürk’ü tartışma konusu yapmam. Asla laf etmem, ettirmem” diyor. Kim Atatürk’e laf eder, ettirir? Bunlar çok ‘muğlak, geniş’ ifadeler... Bulunduğu makam ‘muğlak’ değil aksine net olmasını gerektiriyor. Orta yerde yargıyla ilgili onca mesele varken konuşmasının önemli bölümünü AK Partililerin bile savunmadığı termik santrale yüklenerek geçirmesi de bana garip geldi. Biraz daha bekleyelim diyorum ama karşımızda Öztekin’den daha ‘bulmacalı’ bir başkan olduğunu da görüyorum. 


Biraz açılın, Sakallı görünmüyor

AK Parti Büyükşehir Adayı Burhan Sakallı gündemde! Farklı bir şekilde gündemde... Çıkışıyla, projeleriyle, vaatleriyle, takdir gören siyaset tarzıyla değil ‘çevresindekilerle’ gündemde. Sakallı’nın etrafının ‘kaybedenler kulübü’ olarak görülen 15-20 kişilik bir ekip tarafından çevrelendiği konuşuluyor. Bugüne kadar neyi başarmış 
olduğunu kimsenin bilmediği bu ekip “Sakallı’yı biz aday yaptırdık” diyormuş. Fazla gerilere gitmeye gerek yok. 20 günlük performansları ortada! Sakallı’nın çevresini saranlara “Biraz açılın, Sakallı görünmüyor. Biraz az konuşun, Sakallı duyulmuyor. Bulvarları terk edin, biraz arka sokaklara çekilin” diyorum. 
 

Ama ne yapılmayacağı biliniyor

Eskişehir Demokrasi için Dayanışma Platformu açıklama yaparak eski stat yerine kurulacak Millet Bahçesi’nin ‘içeriğini’ sordu. Temmuz ayında resmi yazıyla projeyi istediklerini ifade eden Platform üyeleri, “Henüz dönüş yapılmadı. Ne yapılacağını kimse bilmiyor. Proje açıklanmalı” diyor. Evet, proje detayları bir an önce kamuoyuyla paylaşılmalı. Bu yöndeki ‘heyecanlı merakları’ haklı buluyorum. Ne yapılacağı belli olmasa da ne yapılmayacağı belli! Taş duvar, beton blok olmayacak. Demirden yapılar, nikelden binalar olmayacak. Yüksek katlı bi şeyler olmayacak. Yeşili, doğayı gölgede bırakacak unsurlar olmayacak. Proje, Nabi Hoca’nın himayesinde... Önümüzde Dede Korkut Parkı örneği var. Gayet güzel, modern ve şık bir örnek. Bu nedenle içimizi ferah tutalım.


Kafam bir milyon

Şu 'Emirdağ ve Suar Er’ meselesi zaten karışık olan kafamı iyice karıştırdı. Olay öyle bir noktaya geldi ki işin içinden çıkamıyorum. Kime danışacağım, olup biteni kimden öğreneceğim bilmiyorum. Olanı biteni tam olarak bilen var mı onu da bilmiyorum. Lütfen biri çıkıp en başından tane tane Emirdağlıların ne istediğini anlatabilir mi? Allah rızası için biri çıkıp Suat Er’in amacının ne olduğundan biz fanileri haberdar edebilir mi? Emirdağlıları kim temsil ediyor? CHP’li bazı Emirdağlılar Suat Er’in AK Parti’den aday olmasını mı istiyor? Aday olması durumunda oy mu verecekler? Kaç örgütleri var, kim kimi destekliyor gibi sorulara aşırı derecede anlaşılır cevaplar istiyorum.

 
Ercan Kardeşler Kuyumculuk
1000
icon
Halil kutlu 15 Aralık 2018 17:05

Yorum yapıldı yapıldıda işinize gelmedi.

1 1 Cevap Yaz
Bu Eskişehir haberi ilginizi çekebilir! İlginç Eskişehir haberi