Merkür yengeç retrosu 2 Ağustos’a kadar uyarıyor

Bu bir “Merkür Yengeç burcunda Retro “ hikayesidir. Duygusal vampirlerimizin ayyuka çıktığı, geçmiş yaralı aşklarımızın hortladığı ve bizi duygu çukuruna zorla atmaya çalışan bu dönemin hikayesidir. Güç alın ve kendinizi hatırlayın diye bu hafta bu şekilde seslenmek istedim size.

Herkes en azından bir defa celladına aşık olmuştur. Böyle bir hikayede ne cellat haberlidir cellatlığından ne de aşık .. Belki de bu sözsüz yapılan sembolik bir anlaşmadır. Sen hayatın kalbinde açtığı büyük boşluk dolsun istersin ve “O” tüm süper kahramanlı filmlerde son anda ortaya çıkan devasa bir canavardır. Heybeti ve gücü seni etkiler. İçinde ki küçük çocuğa kol kanat gerer diye düşünürsün. Herkes ondan kaçarken sen karşısına çıkıp gülümsersin. Tam yok etmeye programlı bir canavar gibi üzerine yürürken yanağında beliren gamzeyi ya da gözlerinde ki gerçekliği görür. Elinden tutar ve artık sen onun tek gerçeği olursun bu simülasyonda. Zaman geçer ve her geçen gün içinin boşluğu dolarken bir yandan da sana dair her şeyin yavaş yavaş kaybolduğunu ve artık belirli zamanlarda ortaya çıkan bir gölge olmaya başladığını anladığın vakit fark edersin durumu. İşte o an hatırlarız gülümsediğimiz kişinin bir süper kahraman olmadığını. Seçimimizin yanlış olduğunu anladığımızda genelde artık çok geçtir. Anladığımızı unutmak ise kuyunun kendisidir. " İnsan' kelimesinin tarihimizde en eski uygarlıktaki kökeni “nisyan” dır. Yani “unutan varlık” demektir. Unutan, hatırlamayan, alışandır. İnsanızdır , nisyanızdır. Unuturuz ve unuttuğumuz en tehlikeli şeyin kendimiz olduğunu da unuturuz. Tekamülde yani hayatın seni geliştirmek için pişirmek istediği o kapta insan oluşunun kusurları yatar. Kendini hatırlaman için en az bir kere unutman gerekir. Dolu dolu yaşaman için en az bir kere süptil (ruhani) boyutta ki o uçuruma bakman gerekir.

Tarihler boyu tanımlanmaya çalışan ama herkesin kendince farklı yorumladığı şu “Aşk” herkesin uydurmak istediği kılıftır, sığınmak istediği pembe yalandır ve çoğu defa da kendini kandırmışlığıdır. Uçucudur , takyonik bir enerjidir. Işık hızındanda süratlı ve gelip geçici bu şey bizi bizden alır gibi gözükürken asında bizi bize tanıtmaya ve anlatmaya çalışan bir eldir. Cellat öğreticidir. Hatta abartıyorum Cellat kurtarıcıdır. Eğer sen zamanı geldiğinde veda etmen gerektiğini öğrenecek kıvama gelirsen bir gün geriye baktığında yine o canavarı ilk gördüğünde gülümsediğin gibi gülümsersin anılarına. Aşk da , cellat da sensin.

Ve sana kendimce keşfettiğim bir sır vereyim mi ; cellat da , canavar da , yaratık da senin yansımandı. Senin parçandı. Yüzleşmen gereken karanlığındı. Bu anlattıklarım hepinize birilerini hatırlattı bazı adamlar ve bazı kadınlar canlandı gözünüzde. Kötü anılarınız, kendinize ettiğiniz haksızlıklarınız ve pişmanlıklarınız depreşti belki de…” Böyle bir hikayede ne cellat haberdardır cellatlığından ne de aşık “ demiştim. Tek gerçek sensin bu hikayede. Suçlu arıyorsan kendinle yüzleşmelisin. Geçmişinle kavgalıysan kendi yansıman olan bu adam/kadınlar sana şu dönemde teker teker geri dönebilir. Yeni cellatlar gelebilir. Gökyüzü bunu fısıldıyor. Uzlaş, anla ve sıyrıl bu oyundan. Boşluğuna tıkıştıracağın canavarlar değil boşluğunu yalnızlığın ve kendini sevmen ile dolduracağın günler var önünde. Sakin ol, durul, azal ve kendin ol. Suçladıklarına haksızlık ettiğini keşfet, gülümse son defa.

Senin olan sana gelecektir. Ve unutma boşluğun zayıflığındır ,boşluğuna koşan güçsüzlüğünden pay çıkarmaya koşar. Bazı adamlar/kadınlar kendilerinden zayıf olana müpteladır. Sen aynı dalda açan iki çiçek gibi hissedebileceğin birini iste evrenden. Senin gücüne, duruşuna ve aklına hayran olanı sev. Kimsesizi, yalnızı, mutsuzu ele geçirmek kolaydır, hükmetmek çocuk oyunudur. Kendini öyle bir yetiştir ki tek başına bir orkestra çalsın içinde. Gelen şenliğe gelsin, kalabalığına gelsin. Geçmişten gelenleri kabul etme. Önünde ki aydınlığa doğru ilerle.

Sevgiler