Lütfen yapılsın şu termik santral

Yapılsın da kurtulalım... Neden mi? Santrali savunacağım diye aklımızla dalga geçenlerden, santrali anlatırken kendini ‘rezil’ edenlerden, iktidara yanaşacağım diye olmadık ‘şekillere’ girenlerden kurtulalım diye...
Evet, daha yolun başındayız ama benim ‘gücüm’ kalmadı. Şimdi bu cümleden bile ‘bak güç sana da lazım, inat etme kurulsun santral’ diyenler olacaktır! Öyle ‘güç’ değil abiler, ablalar...
Maruz kaldığımız ‘şeyler’ yüzünden güçsüz kaldım!
Ve son olarak Arif Anbar’ın köşesini okuyunca “yapın kardeşim şu termik santrali, yapın ki kurtulalım saygısızlardan’ dedim. Ama ne saygısızlık... Adı Sevda Güner... Önceki gün ‘ne konuştuğunu’ yazan Arif, bugünkü köşesinde de ‘kim olduğunu’ detaylı şekilde yazacak.
Termik santrali savunacaklara ‘gaz’ vermek için kentimize gelen Güner’in yaptığı iddia edilen konuşmayı ‘duyunca’ santrali ellerimle yapasım geldi. Yeter ki bitsin bu ‘saygısızca’ akın...
Yakılan anızı termik santralden daha tehlikeli bulduğunu ifade eden Güner, termik santralin sulara vereceği zararı anlatmak yerine ‘çiftçi de kafasına göre su kuyusu açıyor’ diyor. Sırf ‘hava’ olsun diye ara sıra son teknolojiden de bahsediyor. Durup durup ‘dış güçler, yabancı mihraklar, Alman vakıfları, misyoner dernekleri’ diye kafa karıştırıyor.
Keşke konuşmasında belirttiği gibi Eskişehir’de ‘tebdili mekân’ kahveyi, çarşıyı, pazarı gezseydi... Yarım saat gezse böyle bir konuşma yapamazdı. Eskişehir’in farkını anlardı. Kimsenin onun bunun ‘gazına’ gelmeyeceğini bilirdi. Bir yerde “devlet, halkının düşmanı değildir” diyor. Sayın Güner, santrali istemeyen halk da devlet düşmanı değil. Lütfen öyle gösterme çabanızdan vazgeçin!
TEMA’yı ve çevrecileri Sabancı’nın, Koç’un maden ve santral yatırımları önünde eylem yapmaya davet ediyor. Öyle öfkeli ki; kadınlığın zarafetini bir kenara bırakıp ‘Adamsanız yapın’ gibi restler çekiyor. Hanımefendi TEMA ve bizler garibanız! Gücümüz ‘devleti’ protesto etmeye yetiyor. Siz tarihin en muktedir iktidarının bir mensubu olarak onca gücünüzle buyurun Koç’u, Sabancı’yı da siz uyarın!
Konuşmasında Yunus Emre’nin “İlim ilim bilmektir, ilim kendini bilmektir. Sen kendini bilmezsen bu nice okumaktır” sözünü hatırlatan konuşmacıya, “Keşke bu sözü sadece ezberlemek yerine manasını da öğrenmiş olsaydın” diyorum.
Hızını alamayan hanımefendi partili arkadaşlarının ‘seçim kaybetme’ kaygısına da kızıyor! Arkadaşlarının “Termik santral seçimden sonra yapılsın” sözüne acayip kızıyor. O bölümde Cumhurbaşkanı Erdoğan adına konuşuyor gibiydi... Erdoğan’ın haberi var mı yok mu orasını bilmiyoruz. 2019 diye kritik bir seçim yılına gittiğimizin de farkında değil. En azından ‘çekinceleri’ haklı bul değil mi? Yok, o da yok... Azarlıyor, konuyu kapatıyor.
Artvin’de Cerattepe’deki ‘krizi’ yönettiğini ‘gururla’ ifade ediyor. Sevda Hanım, demek ki ‘profesyonel’ olarak bu işlere bakıyor. İlginç meslekmiş doğrusu... Nerede bir ‘halk tepkisi’ var... Koş Sevda, bastır şunu... Nerede bir ‘vatandaş rahatsızlığı’ var... Git Sevda, kafa karıştır... Nerede ‘milletin sesi’ yükseliyor... Yetiş Sevda, kıs şunu...
Söz elbette dönüp dolaşıp Büyükerşen’e geliyor. O bölümde hanımefendinin “Eskişehir’de bir Büyükerşen büyüsü görüyorum. Psikolojikmen herkes ona yenilmiş. Vay Büyükerşen iletişimciymiş de. Vay bilmem neymiş de. Adam 82 yaşında. Tünelden sonraki son ışığı görmek üzere.
Büyükerşen ‘enerji fazlamız var’ demiş. Bende muhabbet ediyorum başkanla… Ya 82 yaşındaki bir adamın enerjiye ihtiyacı olmayabilir ama bizim enerjiye ihtiyacımız var. Değil mi? Mesela gençlik kolları başkanımız ‘Büyükerşen 82 yaşında olduğu için enerji fazlası hissediyordur. Biz öyle bir şey hissetmiyoruz. Onun enerjiye ihtiyacı olmayabilir de, bizim gençlerin, enerjiye ve işe ihtiyacı var’ diye bir açıklama patlatacak. Gündemi takip edeceksin, sonra yapıştıracaksın. Bitti bu kadar ya. Bu iş bu kadar” dediği öne sürülüyor.
Saygısızlık diz boyu...
Siyasi cehalet gırtlağa kadar...
Jakobenlik alabildiğine...
Taşrayı ve orada siyaset yapanları ‘cahil, bilgisiz görme’ hastalığı tavan...
Üslup, bırakın bir kadına hiç kimseye yakışmayacak düzeyde... Yapıştıracaksın falan, bu nasıl bir dil Allah aşkına... Ne kolaymış yaa... Gençlik Kolları Başkanı “gündemi takip ediyor, yapıştırıyor” ve iş bitiyor! Bir de sihirli formül vermiş gibi ‘bitti bu kadar ya” diyor. Aferin, alkış, bravo... Üstat o nece bir tespitti öyle! Bir siz akıllısınız değil mi? Bunu burada kimse düşünemiyor değil mi? Bu ‘cesareti’ nereden bulmuş doğrusu hala şaşkınlık içindeyim.
İki üniversitemiz var... Onları da boş geçmiyor! Gençlik kollarına da görev veriyor. Jeoloji, maden ve çevre okuyan öğrencilerin ‘Santral olmazsa biz nerede iş bulacağız’ demesini sağlayın diyor.
İnanmayacaksınız ama konuşmasını “Sürçü lisan ettiysem affola” diye bitirmiş. Sürçü lisan ne kelime hanımefendi! Düzgün iki laf etmemişsin ki... Tamam, dilin kemiği yok da bu kadar da olmaz ama!
AK Parti’nin web sitesinde özgeçmişi bulunan Sevda Hanım için “Ülkemizin, vicdan ve ahlak imarı konusunda çalışmalar yürütüyor olup...” denmiş. Gülsek mi, ağlasak mı? Yeni yıla nasıl girersek öyle gidermiş. Gülelim bari... Yanlış anlamayın yukarıda az bir kısmını yayınladığım ‘düzeysiz’ konuşmayı yapan ablamız ‘Ahlak İmarı’ imiş! Pardon eksik oldu ‘vicdan’ da var!
Ele vermiş telkini kendi Allah ne verdiyse dümdüz gitmiş. Öte yandan hanımefendinin “AK Partili” kimliğine hiç girmiyorum. Yani taraflı şu bu demiyorum. Siyasi geçmişi ve hâlihazırdaki konumu beni ilgilendirmiyor şu aşamada. Öncelikle ‘saygısız tarzını’ sorgulamalıyız. Sayın Güner, tüm bunları kişisel beklenti için bunları yapıyorsanız lütfen ‘saygılı’ bir biçimde yapın. Ve başka alanda yapın. Az ya da çok tüm canlıların sağlığını bozacağı bilinen termik santral üzerinden yapmayın.
Çiftçiye, köylüye, çevrecilere hele hele Eskişehir’in seçilmişlerine, Büyükerşen’e ve AK Parti adına burada siyaset yapanlara hakaret etmeyin. Lütfen tüm kentten özür dileyin!